İslam coğrafyasında, can evimizde, modern firavunun, Kâfirlerin, müşriklerin, münafıkların, putperestlerin, ateşperestlerin, ehli küffarın yaktığı şu cehennem ateşinde, şehirlerimiz, kardeşlerimiz, canlarımız, yüreğimiz, kalbimiz yanıyor.
Bu yangın içinde yükselen feryadımızı, duy ey Avrupa, duy ey dünya diyemem.
Hayâ eder, edep eder ateşi Yaradan’dan utanırım, bu ateşi yüreğime basar susarımda, bu ateşi yakanlardan feryadımı duymalarını isteyemem.
Bu dünyaya kazık çakmaya çalışanlar seslerini kime nasıl duyuracaklar duyurmaya çalışsınlar bakalım.
Onların gözleri var ama görmezler, kulakları var ama işitmezler.
Elbet biz bu ateşi aşkımızın ateşiyle söndüreceğiz kimse merak etmesin.
Şimdi, kendilerine şehadet ihsan edilmiş, seçkin çocuklarımızı, analarımızı, bacılarımızı, yiğit kardeşlerimizi, ateşe pervane olmuş yanıp kül olan bir kelebek gibi savrulup giden şu aziz İslam milletinin evlatlarının hele bir sessizlik matemini, sabır kalkanında tutalım.
Şu Muharrem ayında âlemlere rahmetin yeryüzüne doğuş ayında, İslam coğrafyasını Kerbela’ya çeviren, Hüseyin kılığında Ömer kılığında, büyük şeytanın işbirlikçisi modern Yezidler, elbette kimmiş gerçek Hüseyin, kimmiş Faruk olan Ömer, kimmiş Allah’ın aslanı görecekler.
Görecekler, Hüseyni olmanın bir ad olmadığını, Âlemlere Rahmet olarak gönderilenin gönül evladı olmak olduğunu.
Modern zamanlarda Hüseyin kılığında ağıt yakıp Yezidliklerini örtenleri görecekler.
Ömer olmanın Furkan’la Faruk olma olduğunu görecekler. Modern zamanlarda selefi salihin kılığında Nemrutluk yapan yezidlerin kim olduğunu anlayacaklar.
Bu yaktıkları ateşin aynı zamanda bütün perdeleri yaktığını görecekler, şeytan ve iblislerin işbirlikçisi içimizdeki bütün hainlerin gerçek yüzlerini bu ateş aleni hale getirecek…
Uyuyamam geceleri bin Halep yanar içimde, susarım, utanırım ateşi yaratandan, ateşi yakanlara duyun sesimizi diyemem edep eder, hayâ eder, ben bu ateşi aşkımın harında söndürürüm: ”Selamun kavlen min Rabbi Rahim…” Yasin/58