Ankara’daki alçak saldırı basit bir terör eylemi değildir.

Arkasında çok ciddi bir istihbarat planlaması var.

Tıpkı daha önceki Suruç, Ankara ve Sultanahmet patlamaları gibi.

PKK’nın bölge de, terörü dağlardan şehirlere indirmesi gibi.

Türkiye 8 aydır devam eden, son süreçte giderek artan ve daha da sofistike bir hal alan açık bir emperyalist saldırı altındadır.

Nedeni de hükumetin, Suriye de yaşanan kaotik duruma ve oldu bittiye getirmeye maada tezgahlara yönelik karşı bir duruş ve politika ortaya koymasıdır.

Bu saldırıların devam edeceği ve daha da şiddetleneceği zaten öngörülen bir durumdu.

Asıl soru perde arkasında yatan karanlık oyunların ne olduğunu kavrayabilmekte yatıyor.

Ülkenin başta Ana Muhalefet partisi olmak üzere, bazı kesimlerinin meseleyi doğru analiz ettiğine ilişkin başından beri ciddi kuşkularım vardı.

En son Baykal’ın serzenişleri , kuşkularımın haklılığını gösterecek en belirgin birkaç gelişmeden biri oldu.

Durum, kısır döngü iç politika çekişmelerinden çok daha öte, çok daha vahim.

Birlikte ve tek yumruk olma refleksini her zamankinden daha fazla göstermemiz gereken bir süreç.

Suriye ve Ortadoğu da , emperyalizmin oldu bittileri ile çizilmeye çalışılan haritalar, bizi gelecekte bekleyen 20 yıl sürecek acı ve travmalar demek.

Telafisi zor kayıplar demek.

Kandille 900 km boyunca sınır komşusu olmak demek.

Terör saldırılarının coğrafik boyutunun olabildiğince genişlemesi demek.

İç savaş ve kaosun bizi içten içe paramparça etmesi demek.

Tam bu nokta da Suriye’ye ilişkin ‘mış gibi’ politikalardan uzak durulması gerekiyor.

Şu saatten sonra askı da kalacak belirsiz politikaları tercih etmek, bizi bekleyen sona seyirci kalmak demektir.

Çünkü bu saldırlar emperyalizmin işlettiği tuzağın bir parçasıdır.

Nedir o tuzak?

Bizi savaşın tam ortasına çekmek.

Bunu ABD’de istiyor.

Ama ondan daha çok İran, Rusya ve YPG istiyor.

Başından beri Suriye de işletilen uluslararası tezgaha göz yummayacağız diyen Türkiye’yi,

Cehenneme dönmüş sahanın tam ortasına çekmek istiyorlar.

Böylece parçalayıp, çökertmeleri çok daha kolay ve hızlı olacak.

Peki Türkiye bu tuzağa düşer mi?

Kesinlikle hayır.

Son bir yıldır her türlü provokasyona rağmen düşmedi.

Ne dedi Hükumet?

Gelin Güvenli, uçuşa yasak bir bölge oluşturalım.

Gelen sığınmacıların güvenliğini burada sağlayalım.

Terör unsurların sızmalarını engelleyelim.

Tüm ısrarlara rağmen ,doğru olanın bu olduğunu bilmelerine rağmen yanaşmadılar.

Yanaşmadılar çünkü asıl dertleri masum sivillerin can güvenliği değil,

Parçalanmış toprakların nasıl ve ne şekilde pay edilmesidir.

Bu emperyalist saldırılara karşın iktidar asla geri adım atmamalıdır.

Toplum olarak bu yaşananlara tek vücut olup direnç göstermek zorundayız.

Bizi savaşa sürüklemeyi hedefleyen bu tuzağa düşmeden,

Politikamızdan da zerre taviz vermemeliyiz.

Savaş en son seçenektir.

Bir müdahale gerekiyorsa,

Soğukkanlı ve akılcı bir strateji ile

buna bu ülke karar verecektir.

Asker o topraklara girecekse,

Biz zaruri gördüğümüz için olacaktır.

Biz karar verip, biz uygulamalıyız.

Doğru zamanın ne zaman olduğunu biz söylemeliyiz.

Emperyalistler değil.

Aksi olan da tuzağa düşeriz.