Başbakan Ahmet Davutoğlu, 1970’li yıllarda kurulan Milliyetçi Cephe hükümetlerinde Başbakan Yardımcısı olarak görev yapan Alparslan Türkeş’in, o dönemde kullandığı plakanın Tuğrul Türkeş’e tahsis edilmesini istemiş. Türkeş’e bir zamanlar babası Alparslan Türkeş’in kullandığı “0007” nolu kırmızı plaka tahsis edildi.
Birçok gazeteci ‘007 James Bond’ filmlerinden esinlenmiş olmalı ki 3 sıfırlı plakayı 2 sıfırlı yazdılar. Gençlik yıllarından yerli ve yabancı istihbarat raporlarına giren Alparslan Türkeş, ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen gizemini koruyor.
TÜRKEŞ İSMİ YARIM ASIR SONRA DEVLET YÖNETİMİNDE
Alparslan Türkeş, 1933’te 17 yaşında iken ailesiyle birlikte memleketi Kıbrıs’tan ayrılmıştı. Lefkoşa’nın ara sokaklarında kalan Türkeşlere ait ev harabe vaziyette de olsa hala duruyor. Türkiye’de görev yapan elçiliklerin gizlilik süresi dolan yazışmalarında yer alan bilgilere göre; İngilizler, 27 Mayıs’ta Türkeş’in memleketi Kıbrıs’a da müdahale etmesinden korkmuş.
Türkeş ailesi Kıbrıs’tan hiç kopmadı. Üniversitede hocalık ve yöneticilik yapan Türkeş’in kızı Prof. Dr. Umay Türkeş ile geçtiğimiz yıllarda KKTC’de görüşmüştüm. Yarım asır sonra Türkeş soy isimli biri devlet yönetimine gelince Prof. Dr. Umay Türkeş’in anlattıklarını yeniden hatırladım…
Akşamüstü Gaziosmanpaşa Mahallesi Kader Sokak’taki evine uğrayan Albay Alparslan Türkeş, 1940 yılının Sevgililer Günü’nde evlendiği eşi Muzaffer Hanım’a sarılıp hakkını helal etmesini istedi. Helalleştikten sonra ”Çocuklar sana emanet” diyerek hiçbir açıklama yapmadan çıkıp gitti. O gece eve gelmedi. 16 yaşında lise 2. sınıf öğrencisi olan kızı Umay, sıra dışı bir şeyler olduğunun farkındaydı; ama tam olarak çıkaramıyordu. Sabahın erken saatlerinde gördüğü bir rüya nedeniyle yatağından fırladı, garip bir refleksle radyoyu açtı. Tok bir sesle karşılaştı. Bu ses, babası Alparslan Türkeş’e aitti. İhtilal olmuştu. Muzaffer Hanım tedirgindi. Sokağa çıkma yasağına rağmen eve akın eden mahalleli, Türkeş ailesini tebrik ediyordu. Sevinmeli miydi yoksa üzülmeli mi, bilemiyorlardı. O gün bir ara Türkeş eve uğrayarak her şeyin yolunda olduğunu söyleyip yeniden gitti. Başbakanlıkta sabahlara kadar çalışan babalarının yüzünü doğru dürüst göremediler.
ARAP ÜLKELERİNDEN ‘ORDU KUR’ TEKLİFİ
13 Kasım’da evin kapısı bu sefer askerler tarafından çalındı; hatta kırıldı! Türkeş’i alıp götürdüler. İhtilalci arkadaşları tarafından tasfiye edilen Türkeş, apar topar evlerinden alınan ailesiyle havaalanında karşılaşabildi. Hindistan’a sürgüne gönderildi. Ordudan dışlanan Türkeş’e bu sefer Arap ülkelerinden “Bize ordu kur” teklifleri gelmiş. Türkeş teklifleri nazikçe reddetmiş.
Askerler, 12 Eylül’de de Türkeş’in peşini bırakmamış. 12 Eylül Darbesi’ni 1 gün önce akşam saat 20.00 sularında haber alan Türkeş, ailesini güvenli bir yere bıraktıktan sonra kaybolmuş. İhtilal zamanlarında ilk bir hafta ortalıkta gözükmemek gerekiyormuş. Türkeş, dramatik sahnelerin yaşanabileceği kritik süreyi atlattıktan sonra teslim olmuş.
12 EYLÜL’ÜN GİZLİ BELGELERİ…
Prof. Dr. Türkeş, görüşmemizde, 12 Eylül’e dair açıklanmamış gizli belgelerden de bahsetmişti:
“12 Eylül, babama karşı hazırlanmış düşmanca bir ihtilaldi. 12 Eylül’e dair belgeler var. Açıkladığınız takdirde kendi lehinize olabilir; ama milletinizin aleyhine olabilir. Onun için de açıklamazsınız, katlanırsınız. Her türlü suçlamaya, hakarete rağmen. Babam kayıtlarını emin yerlere teslim etti. Onların hepsini takvimine bağlamıştır. Birileri zamanı geldiği zaman açıklar. Önümüzde siyaset yapacak, Türk milletine hizmet edecek olan insanları, ne sıkıntıların bekleyeceğini ve hizmetlerin yarıda kalmaması için ne tedbirler almaları gerektiğini içeren, ufuk açıcı belgeler. Kişilerle hiç uğraşmamıştır babam. Stratejik belgeler bunlar. Gizli kalmış bir şeyler açıklanacak; ama çok komplike şeyler de beklemeyin.”
Bu belgeler, Tuğrul Türkeş’in devlet yönetiminde olduğu, MGK kararlarının Bakanlar Kurulu’na sunulması ve kabulü halinde uygulanmasının koordinasyonunda görevli Başbakan Yardımcılığı görevini üstlendiği bir dönemde mi açıklanır, yoksa sonraki bir döneme mi ertelenir, bilmiyoruz.
AYNI AİLEDEN GELENLERE SICAK BAKILMIYOR
Görüşmemizde, MHP ve Devlet Bahçeli hakkında sitem dolu uzun cümleler kuran Türkeş’in konuşmasından şöyle bir alıntı yapmak isterim:
“Türk milletinin kültürel olarak bazı kabulleri var. Onu ben de tam çözmüş değilim; ama muhtemelen padişahlık döneminden kalan bilinçaltı tepkisi olduğunu zannediyorum. Aynı aileden gelenlere çok sıcak bakılmıyor, desteklenmiyor. Babadan oğula geçmesin gibi bir tepki var. Yani kültürel bir olgu olduğunu düşünüyorum. Sokaktan olunca daha iyi olur gibi bir düşünce var. Tuğrul ve ben, üzerimize düşeni fazlasıyla yaptık. Takdir edilmeyince de kenara çekilmesini bildik.”