TİMAV (Türkiye İmam Hatipliler Vakfı) tarafından 17-22 Mayıs 2017 tarihlerinde İspanya/Sevilla’da (İşbiliye) “III. Uluslararası Dini Araştırmalar ve Küresel Barış Sempozyumu” gerçekleştirildi. TİMAV aynı konu çerçevesinde daha önce Konya ve Bosna’da iki sempozyum daha tertip etmişti. Programa Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden 100 yakın akademisyen katılarak tebliğ sundu. Tebliğler hem konusu hem de konuyu ele alış biçimi olarak gayet faydalı güzel hazırlanmıştı. TİMAV’ın internet sitesinde sempozyum ile ilgili bilgilere ulaşılabileceği gibi sempozyumun sonuç bildirgesini bulmak da mümkün.
Malum olduğu üzere Türkiye ve İspanya’nın işbirliğiyle yürütülen “Medeniyetler İttifakı” isimli bir proje var. İspanya’nın önceki dönem başbakanı Zapatero ve o dönemin başbakanı koltuğunda oturan cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde yürütülen proje birçok çevrede dikkat çekmiş ve ilgiyle takip edilmişti. Ancak İspanya’da yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle Zapatero iktidardan uzaklaşınca yerine muhafazakâr(Katolik) olan Halk Partisi ülkeyi yönetmeye başladı. 2011’de başbakan olan Mariano Rajoy ittifaka karşıydı. Zaten seçim kampanyalarını yürütürken Müslümanlarla olan diyaloga karşı olduğunu ilan etmişti. Haliyle projenin İspanya ayağı çökmüş oldu. Orada yapılan müzakerelerde, projeye karşı olanın sadece Rajoy olmadığı, muhalefetin ve itirazın “derin AB” diyebileceğimiz güçler tarafından da yapıldığını öğrendik.
Hıristiyan Avrupa ve özellikle Katolik kesim, Müslümanlar’la bir arada yaşamanın konuşulmasına bile pek gönüllü değiller. İlk bakışta olayın bir politik tercih olduğu söylenerek bu meselenin büyütülmemesi gerektiği ileri sürülebilir. Lakin sempozyum katılımcıları arasında İspanya’dan çok az sayıda akademisyenin olması, onların da kahir ekseriyetinin Müslüman olması; en azından hali hazırda ülkeyi idare eden İspanyolların, “medeniyetlerin ittifak içinde yaşaması projesine” bakışlarını göstermesi açısından önemliydi. Programın yapıldığı merkezin Sevilla Üniversitesi’nin yanı başında olmasına rağmen üniversite öğrencilerinin ve akademisyenlerin programa ilgisiz kalması da bu tezi güçlendiriyor olsa gerek. Endülüs topraklarını gezerken gördüğümüz tarihi yıkım ve tarih sayfalarından bildiğimiz büyük zulüm geleceğe dair beklentilerimizi yeniden gözden geçirmemize sebep oldu. Muhafazakâr Avrupa toplumlarının “birlikte yaşama” ve “İslam medeniyetine” saygı duyma noktasında durdukları yer kendi içinde problemler barındırıyor.
Birlikte yaşama ve ötekini kabul etme noktasında İslam dininin teorik çerçevesinin kusursuzluğu ortadadır. Tarih sahnesinde yer alan Müslüman toplumların tecrübeleri de meselenin pratikteki başarısını göstermektedir. Özellikle Anadolu ve Endülüs tecrübeleri birlikte yaşama konusunda günümüz dünyasına çok şeyler anlatıyor.
TİMAV Genel Başkanı Ecevit Öksüz Bey ve vakfa gönül verenlerin haklı olarak üzerinde durdukları bu tarihi miras ve tecrübe, bugün içinde yaşadığımız sorunları çözüme kavuşturma konusunda bizlere büyük katkılar sunacaktır. Sadece “öteki” ile değil kendi içimizde yaşadığımız sorunların aşılmasında da yeni açılımlar sağlayacaktır. Mevcut şartlarda vaziyet pek iç açıcı olmasa da bu meselelerin konuşulması ve bu tür programlarla kayda geçirilmesi önemlidir. Zira Tarık bin Ziyad bir hayırlı rüyanın peşinden sürmüştü atını. Müslüman gemilerini İber yarımadasının kıyılarına sürükleyen geleceğe dair duyulan umuttu.
(Dün Akif Emre’yi ahirete uğurladık. Yazdıkları, söyledikleri, şerhleri ve amelleri ile tarihe kayıt düşerek ayrıldı aramızdan. Geriye “klas bir duruş” bıraktı. Akif Emre’nin Fatih Camii’nde kılınan namazı ve sonrası bana, 2001 yılında kaybettiğimiz merhum Esad Coşan’ın cenaze namazında hissettiğim duyguları yaşattı. On binlerce insan caddelerden taşmış bir vaziyette merhuma son görevlerini yerine getirdi. O zaman hissettiklerim(iz) sevilen bir İslam âliminin ve büyüğünün vefat etmiş olması sebebiyle değildi elbette. 28 Şubat darbesinin bizler üzerindeki ezici ve bıktırıcı etkisine gösterilen bir tepkiydi de aynı zamanda. Eğer Akif Emre merhumun cenaze namazı ile ilgili hissiyatımda yalnız değilsem bu hali nasıl izah etmeli? Neden içimizde buruk bir durum var? Akif Emre’ye Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum. Rabbim mekânını cennet eylesin. Klas duruşundan bizlere de nasip etsin.)