Geçenlerde sosyal medyada Türkiye’yi teröristlikle suçlayan bir başlık açılmıştı.

İngilizce yazdığına aldanmayın, ABD’nin, İngiltere’nin, İsrail’in, Almanya’nın ve sair yakası açılmadık İslâm düşmanı gâvurların gönlünü hoş etmek maksadıyla, içimizdeki ‘gâvurlar’ yapmıştı bunu.

Dikkat buyurunuz; sözcülüğünü HDP’nin üstlendiği ve fakat bilcümle Erdoğan ve AK Parti düşmanlarının katkı verdiği bu saldırı, diktatörlükle suçladıkları zatın, Cumhurbaşkanı olduğu bir ülkede gerçekleştirildi.

Aslında ‘tag’ dedikleri bu ihanet beyanı, memleketin hal-i pür melalini ortaya koyma sadedinde yeterince açıklayıcı bir başlık.

Evet, şu bir gerçek ki, Erdoğan ve AK Parti düşmanlığı her şeyin önüne geçebilecek denli kuvvetli bir nefrete dönüşmüş.

Dış mihraklar bir yana içerideki tüm karşıt unsurlar bunu her vesile ile göstermekten zerre kadar imtina etmiyorlar.

Mezkûr başlık, bu bağlamda bir dışavurum sadece.

Onlar, bu iflah olmaz nefretlerini açıkça beyan ettikleri sürece biz de onları; hain, alçak, şerefsiz, haysiyetsiz, namussuz, memleket düşmanı, İslâm düşmanı ve daha bir sürü şen’i sıfatla anmaktan geri durmayacağız tabii ki.

Rengârenk bir terkiple karşı karşıyayız.

Birçok kez yazdım, tekrarında sakınca yok.

HDP, bu başlıkta öne çıkmıştı ama her oluşumda muhakkak var. Tıpkı her oluşumun olmazsa olmazı Paralel İhanet Çetesi gibi…

CHP ve zaman zaman MHP var.

Doğan Medya bütün unsurlarıyla bu oluşumun emrine amade…

Sermaye, koşulsuz bir destek sağlıyor…

Ve tabii ki, Müslüman görünümlü işbirlikçiler yahut Kemalist İslâmcılar (!?)

Bahse konu meselenin aslında ne anlama geldiğini gayet iyi bildiklerinden hiç şüphemiz yok.

Buna rağmen yapıyorlar zaten.

Tayyip Erdoğan ve AK Parti düşmanlığının temerküz ettiği yegâne nokta, Türkiye’nin dayatılan konumu reddetmesi ve bağımsızlık yönündeki ısrarından başka bir şey değildir.

Buna, ümmete sahip çıkma yönündeki beyanlar da eklenince, kıyamet kopuyor kaçınılmaz olarak.

İşte bu yüzden biz, Reis ve AK Parti düşmanlığını, esasen ve bizatihi, İslam düşmanlığı ile eşanlamlı görüyoruz…

Bunun, Türkiye’nin bağımsızlık konusundaki ısrarlı ve asil duruşuna yönelik bir sabotaj olduğunu düşünüyoruz ve bütün bu olup bitenin kahrolası sömürge sisteminin sorgulanmasına (‘Dünya 5’ten büyüktür’ ve ‘Van minıt’ gibi…), karşı ‘ibret-i âlemlik’ bir fatura kesme çabası olduğundan kuşku duymuyoruz.

Zira bütün yollar bu kapıya çıkıyor.

Bu çılgın terkibi en son, Pazar günkü LGBTİ’ye destek yürüyüşünde, ‘gökkuşağı’ renkleriyle donatılmış bayrakların altında gördük.

Aslında her türlü süfli sıfat hepsine fazlasıyla yakışıyor ama ‘sapkınlığın’ alenen savunulduğu bu yapılanmanın bayrağı altında durarak, en isabetli ve en ‘renkli’ tercihte bulunduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Sipariş verilse bu kadar uymaz.

Fevkalade yakışmış yahut pek âlâ, pek münasip…