Tavşan önüne bir daktilo almış, bir şeyler yazıyor. Oradan geçen bir tilki:

– Hey tavşan, ne yazıyorsun?

– Doktora tezimi yazıyorum.

– Ha öyle mi, çok güzel, ne hakkında?

– Tavşanların tilkileri nasıl yedikleri hakkında…

– Yok canım olur mu öyle şey, hiç tavşanlar tilki yerler mi?

– Olur canım, gel istersen sana ispat edeyim.

Beraberce tavşanın mağarasına girerler, beş dakika sonra tavşan tek başına gayet sakin üstünü başını silkeleyerek mağaradan çıkar ve yine daktilosunun başına geçer ve bir şeyler yazmaya devam ederken oradan geçen bir kurt, tavşanı görür:

– Hey tavşan, ne yazıyorsun?

– Doktora tezimi…

– Ne hakkında?

– Tavşanların kurtları yemesi hakkında…

– Yayınlamayı düşünmüyorsun herhâlde, buna kim inanır?

– Olamaz mı? Gel istersen göstereyim.

Beraberce yuvaya girerler, tavşan biraz sonra tek başına dışarı çıkar.

Tavsan yazmaya devam ederken hadiseyi merakla izleyen başka bir tavşan, bizim tavşana yaklaşmış ve neler olduğunu sormuş.

Bizim tavşan, konuşmadan meraklı tavşanı mağaraya çağırmış. Manzara şudur: Bir köşede tilkinin kemikleri, bir köşede kurdun kemikleri… Diğer köşede ise bir aslan kürdanla dişlerini temizliyor!..

Çıkarılacak ders:

“Tezin de konusunun da bir önemi yoktur, önemli olan aslan gibi bir tez danışmanınızın olmasıdır.”

İktidar olduğu 2002’den beri AK Parti’de bu fıkradaki manzara hâkim. Ön planda kim olursa olsun, tezi kim yazıyor görünürse görünsün, seçimlerde işi yapan, kadrosuna ne yapacaklarını söyleyen, siyaseti dizayn eden bir aslan vardı.

Ortaya atılan tezleri, teorileri, toplum mühendisliklerini bertaraf eden ve meydana çıktığında tüm hesapları alt üst eden biri…

“İşte şimdi AK Parti tepe taklak gidecek, bu defa iktidar olması mümkün değil.” dedikleri her zaman meydana çıktığında tüm ön görüleri tersine çeviren; samimiyetiyle, cesaretiyle, liderliğiyle, milletin içinden gelmiş olmanın avantajıyla milletin desteğini alan, milletten güç alan ve millete güç veren bir lideri vardı AK Parti’nin…

Diğer partilerin de tez ortaya koyanları, teorisyenleri, toplum mühendisleri vardı ama bunları pratiğe çevirecek bir tez danışmanları yoktu. O sebeple çok güzel fikirler de ortaya koysalar, AK Parti büyük hatalar da yapsa bir türlü ipi göğüsleyemediler. Onlar için sonuç hep hüsran oldu.

Milletin derdini anlayamadılar, derdine derman olamadılar; umut vaat edemediler, milletin içine giremediler, milleti samimiyetlerine inandıramadılar ve hep ikincilik için mücadele etmek zorunda kaldılar.

Karşı koydular olmadı, taklit ettiler olmadı, kötülediler olmadı, iftira attılar olmadı… Ne yaptılarsa Recep Tayyip Erdoğan’ı gözden düşürüp kendileri gözde olamadı.

Ancak son zamanlarda AK Parti için durum sarpa sarmaya başladı gibi… Millet; hâlâ Reis’i tek lider görüyor, hâlâ ona güveniyor, hâlâ onun yerini tutacak birilerinin olmadığının farkında ama AK Parti adına tez yazana, proje üretene, iş yapana eskisi gibi inanmıyor.

Tez danışmanı hâlâ aynı ama tezi yazanlar artık danışmanın istek ve beklentilerine, yönlendirmelerine uygun davranmıyor. İşleyiş de eskisi gibi güven üzerine kurulu değil… Danışman, ya asistanlarını değiştirmeli ya da kendine ayak uyduramayanlara ayar çekip milletin güvenini kazanmalı… Yoksa yarın çok geç olacak…

Kaybeden AK Parti ve Reis olmayacak, kaybeden Türkiye olacak!..