Geçtiğimiz hafta ilginç bir hadise cereyan etti.

Bilindiği üzere önceki yıl ekim ayında Türk Tabipleri Birliği (TTB) diye bilinen örgütün tartışmalı başkanının Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik ifadeleri nedeniyle soruşturma başlatılmış, İstanbul’da gözaltına alınan Fincancı, 27 Ekim 2022'de Ankara’da tutuklanmıştı.

Sonrasında da savcılık Fincancı ve TTB Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınmaları talebiyle bir davaname hazırlayarak Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesine göndermişti.

Bu mahkemece görülen dava geçtiğimiz perşembe günü neticelendi ve kararını açıklayan hâkim, TTB Merkez Konseyi yönetiminin düşürülmesine hükmetti.

Doğrusu, meselenin hukuki tarafıyla ilgili bir değerlendirme yapacak değilim. Zira alenen PKK’yı destekleyen bir yapının sadece üst yönetiminin görevden alınmasını değil, öteden beri bu ve benzeri yapıların bütünüyle kapatılması gerektiğini savunuyorum.  

Bu gelişme vesilesiyle, bütün kritik dönemlerde ortaya çıkıp ülkenin ve milletin aleyhinde tavır takınan başta TTB olmak üzere birtakım baro, birlik, oda vesaire gibi oluşumların bu cüreti ve cesareti nereden aldıklarını teşrih masasına yatırmak istiyorum.

Bu yapıların bir kısmı her ne kadar daha eski bir tarihe sahip olsalar da asıl fonksiyonel hâle gelmeleri 60 darbesi sonrasıdır.

Darbe sonrasında oluşturulan anayasada “millî iradenin” üzerine birtakım kurumlar (sözgelimi MGK ve AYM gibi) monte edilerek halkın, tekrar “istenmeyecek” bir yapıyı tercih etmesi hâlinde onlara “dur” diyecek bir mekanizma husule getirildi.

80’de, 90’larda ve 2000’li yıllarda bu yapıların marifetlerini hep beraber gördük.

İşte bu yapıların bir benzeri de sivil alanda oluşturuldu.

Göbeğinden statükoya bağlı (siz ona CHP'nin yan kuruluşları yahut arka bahçesi de diyebilirsiniz) işbu odalar, birlikler, barolar vesaireler etkin bir konuma getirilerek (sözde), sivil alan da “bürokratik oligarşinin” kontrolüne sokuldu.

Aslında düpedüz rejim değiştirilmişti.

Her ne kadar adına “demokrasi” deseler de bal gibi “korporatizm” tatbik ediliyordu.

Bu sistem, Mussolini İtalya’sından aynen kopya edilen bir yapıydı...

Bildiğiniz Faşizmin İtalyancası yani...

Türkiye’de, 2010 yılından sonra peyderpey vesayet odakları çökertildi ama bunun sivil uzantıları ne yazık ki unutuldu.

Şimdi, benim önerim şudur:

İşbu oda, birlik, baro vesaire yapılar, yasal düzenlemelerle sadece ve sadece meslek teşekkülleri hâlinde dönüştürülmelidirler.

Meslek mensuplarının bu odalara, birliklere ve barolara üye olma mecburiyetlerinin kaldırılması; bunların ruhsat, sertifika ve onay veren makamlar olmaktan çıkarılması sağlanmalıdır.

Geçmişte Sayın Bahçeli’nin önerdiği ve efkâr-ı umumiyenin de hararetle desteklediği “kapatma” mümkün olmayacaksa eğer, bu yöntem de gerekli etkiyi sağlayacaktır eminim.

Zira onlar, meslek mensuplarından âdeta cebren tahsil edilen aidatlarla güç kazanan ve bu gücü de milletin ve devletin aleyhine kullanan tartışmalı yapılardan başka bir şey değillerdir!

Sömürü alanlarının ortadan kaldırılması, bunları tamamen işlevsiz kılmaya yetecektir.

Varsın bu düzenleme sonrasında kimler istiyorsa onlar üye olsun ve aynı alanda birden fazla yapılanma arz-ı endam etsin.

“Modern feodalite” diye tesmiye ettiğim bu yapıları tarihin tozlu sayfalarına gömme vakti gelmiştir.