“Rabbim (Sahibim)! Bana lütfettiğin nimete (iyiliğe) karşılık

artık suçlulara asla arka çıkmayacağım.” (Kasas 28:17).

“… (Emrini yerine getirin) ki Allah içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin.

Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Mücâdele, 58:11).

2015 yılında 175 kişiyi idam eden, takip eden her yıl buna yakın insanın idam hükmünü infaz eden Suudi Arabistan yönetimi 2019’da bu sayıyı ikiye katlamaya azmetmiş görünüyor! Bu gidişe kör, sağır ve dilsiz kalmak Müslümanlık şöyle dursun insanlık iddiasına da mugayirdir. Merhum Âkif yüz yıl öncesinden ne kadar da beliğ tasvir etmiş hâl-i pürmelâlimizi:

“Müslümanlık pâk sîretten ibâretken, yazık!

Öyle saplandık ki levsiyyâta: Hâlâ çıkmadık!

Zulme tapmak, adli tepmek, hakka hiç aldırmamak;

Kendi âsûdeyse dünya yansa baş kaldırmamak!

Enseden arslan kesilmek, cebheden yaltak kedi,

Müslümanlık bizden evvel böyle zillet görmedi!

Sâde bir sözdür fakat hikmetlerin en mücmeli:

Bir halâs imkânı var: Ahlâkımız yükselmeli,

Yoksa pek korkunç olur katmerleşip hüsrânımız…

Çünkü hem dünya gider hem din, eğer yapmazsanız.

20 Haziran 1329 (3 Temmuz 1913).” (Ersoy, 2013).

Mutedil söylem sahibi ulemanın ortadan kaldırılmasına karşı çıkmak

22.05.2019 tarihinde bazı haber sitelerinde Riyad yönetiminin, aralarında tanınmış İslam alimi Selman el-Avde’nin de yer aldığı din adamlarını ramazandan sonra idam etmeye hazırlandığı ileri sürülmüştü. İngiltere merkezli “Middle East Eye” internet sitesinde, iki hükümet kaynağı ve alimlerden birinin akrabasına dayandırdığı habere göre, Suudi Arabistan’da 2017 yılında tutuklanan Selman el-Avde, Hatip Avad el-Karni ve televizyonda dinî program sunucusu Ali el-Ömeri ramazan sonrasında idam cezasına çarptırılacağı bildirilmişti.

Haberde ifadelerine yer verilen İnsan Hakları Gözlemevi (HRW) Ortadoğu Direktörü Sarah Leah Whitson, Suudi Arabistan’la ilgili gelişmelerde ABD Başkanı Donald Trump’ın sağladığı ortamın rolüne dikkati çekerek, Trump yönetiminin Suudi Arabistan’a adeta “kendi halkına ne zulmü uygularsan uygula biz arkandayız” mesajı verdiğini belirtmişti.

Twitter hesabında 13,4 milyon takipçisi bulunan Selman el-Avde, mutedil yaklaşımıyla tanınan Sünni bir alim olup 2017’de tutuklandı. Bir yıl sonra çıkarıldığı mahkemede, “terör örgütüne liderlik, Riyad’ın Katar’a uyguladığı ablukaya karşı çıkma, Müslüman Kardeşler Teşkilatıyla iş birliği, hükümetin başarılarına karşı kinayede bulunma, Katar kraliyet ailesiyle ilişki içinde olma, ulusal güvenliği tehdit, şiddeti kışkırtma” gibi 37 ayrı suçlamaya maruz kalmıştı. (Ramazan öncesinde idam edilen 37 muhalifle Avde’ye yöneltilen suç listesinin aynı sayıda oluşu da ironik bir mesaj taşıyor olmalı).

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, cinayete kurban gitmeden iki gün önce katıldığı programda Avde’nin tutuklanmasıyla ilgili Suudi Arabistan Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ı suçlamıştı. Kaşıkçı, “(Muhammed Bin Selman) Muhalifleri ne pahasına olursa olsun yok edecek… Selman el-Avde, idam edilirse fanatik olduğu için değil bilakis ılımlı olduğu için idam edilir. Çünkü ılımlı haliyle onu tehdit olarak algılıyorlar.” diye konuşmuştu.

İnsan hakları karnesi kırık notlarla dolu Suudi Arabistan’da Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın siyaset sahnesinde yükselmesinin ardından üst düzey aktivist, gazeteci ve din adamlarına yönelik tutuklamaların hız kazandığı herkesin malumudur. Reprieve İnsan Hakları Grubu Twitter’dan yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan’da 2019 yılı için 300’den fazla kişinin daha idam sırasını beklediğini iddia etti (Canlı, 22.05.2019).

Haziran 2000’de büyük mütefekkir Cevdet Said’i Suriye’nin Kuneytıra bölgesinde yer alan Bi’ruAcem köyündeki evinde ziyaret ettiğimde bir açıklaması hayretimi ziyadesiyle mucip olmuştu. Amerika’da bir üniversitenin kendisini konferansa davet ettiğini ancak vize alamadığından gidemediğini söyleyince ben de; “Siz şiddet yöntemini kategorik olarak reddeden bir insansınız. Size neden vize vermesinler ki?” diye sormuştum. Cevabı küresel sömürge düzeninin çalışma sistemini deşifre eder nitelikteydi: Onlar için en büyük tehdit benim gibi düşünenlerdir. Şiddeti yöntem olarak benimseyenler onların sömürü çarkını döndürmeye yardımcı olduğu için onları çok severler…

Konuya bir başka zaviyeden de bakmakta yarar var: “Muhalefet potansiyelimiz, ‘yeni sosyal hareketler’ tarafından ‘mikro’ ve ‘iç’ meselelere yönlendiriliyor. İsteniyor ki biz, her gün 24 bin çocuğu açlıktan öldüren küresel oligarşiyi değil, belediyelerin niçin köpek barınakları kurmadığını tartışalım. İsteniyor ki biz, Tayland, Laos, Kamboçya gibi ülkelere her yıl çocuk fuhşu için giden 500 bin Batı Avrupalı için Güneydoğu Asya’da kurulmuş ‘legal seks turizmi düzeni’ni değil, İslami geleneklerin kadını nasıl baskıladığını tartışalım…” (Gültekin, 21.05.2019).

Müslüman toplumu nasıl iç meseleleriyle meşgul ettiklerinin güncel bir numunesi olan asıl konumuza devam edelim:

“Murtaja Qureiris 10 yaşında iken “Arap Baharı” kapsamında Suudi Arabistan’ın doğu bölgesinde gerçekleşen protestolar sırasında abisi güvenlik güçlerince öldürüldü ve bunu protesto etmek amacıyla eylemlere katıldı. Bu eyleme 10 yaşındayken katılan Qureiris, 3 yıl sonra ailesiyle Bahreyn’e giderken Suudi güvenlik güçlerince tutuklandı. Qureiris’in, “polis karakoluna molotofkokteyli atmak, terör örgütüne üye olmak, eylemlerde şiddete başvurmak, abisinin cenazesinde yürüyüş düzenlemek ve halkı isyana teşvik etmek” suçlarından yargılandığı kaydedilirken, Suudi Arabistan yasalarına göre idam edileceği kaydedildi. Haziran 2019’da 18 yaşında olan ve 5 yıllık tutukluluk sürecinin en az 2 yılını hücrede geçirdiği belirtilen Qureiris’in, suçlamaları “ağır işkence ve stres altında” kabul etmek zorunda kaldığı öne sürüldü.” (Koyuncu, 08.06.2019).

Âlimlere yönelik imha siyasetinin asıl sebebini görmek

Eylül 2017’de Suudi Arabistan’da Ali el-Ömeri, Selman el-Avde, Avaz el-Karni, Nasır el-Ömer gibi onlarca âlim peşpeşe tutuklandı. İbn Bâz ve İbnü’l-Useymîn gibi gelenekçi Vehhabi âlimlerden farklı olarak, Selman el-Avde, Sefer el-Havali, Nasır el-Ömer, Aiz el-Karni, İbrahim ed-Duveyş, Muhammed b. Said el-Kahtani gibi isimlerden oluşan ve kendilerine “şuyûhu’s-sahve” (uyanış âlimleri) denilen yeni Selefi ulema kendilerine yöneltilen teröre destek olma suçunu işlemeleri mümkün olmayan âlimlerdir. Bu yeni akımın en meşhur simaları Selman el-Avde ve Sefer el-Havali olup genel tutum ve tavırlarını Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara’dan okuyalım:

“1991 Körfez Savaşı’nda Suudi Arabistan’ın ABD yanında duruşu ve Amerikalı askerî personelin ülkede konuşlanması ve üs açması, Avde ve Havali gibi bazı Selefi âlimlerce tenkit konusu yapılmış, söz konusu sert eleştiriler karşısında rejimin kararlarını savunmak resmî görevli ulemaya kalmıştı. Söz konusu tenkitlerle beraber, bir dizi İslamîleştirme muhtevalı reform talebi, o zamanki kral Fahd ile baş müftü İbn Baz’a yazılan ve basın organlarında yayımlanan mektuplarda dile getirildi. Bu mektupların imzacıları arasında hukuk ve fetva konseylerinde, üniversitelerde, vakıflar ve hac işlerinde resmî vazifeli Selefi âlimler de bulunmaktaydı. Avde ve Havali gibi geri adım atmayan âlimler görevlerinden alındılar, yargılanarak uzun süreli hapis cezalarına mahkûm oldular.

Vazgeçmedikleri siyasal İslamcı ve cihatçı görüşlerine rağmen, hem Avde hem de Havali, el-Kaide çizgisindeki bir grup Selefi şeyhin varmış oldukları aşırı çizgiyi onaylamıyordu. 1994-1999 yıllarını cezaevinde geçiren Selman el-Avde, 11 Eylül üzerine yazdığı bir makalesinde, İslam’ın suçsuz insanları, kadın, çocuk ve yaşlıları hedef almayı yasakladığını belirtmekte, bu nedenle uçaklar, alışveriş merkezleri gibi mekânların savaşlarda dahi hedef alınamayacağını bildirmekteydi. Avde’ye göre bu çeşit terör eylemleri İslam ve Müslümanlar açısından bir dizi zararı beraberinde getirmektedir. Her şeyden önce Filistin, Keşmir ve Çeçenistan mücadeleleri gibi haklı davalar şaibe altında kalmaktadır. Davet faaliyetleri, kültürel aktiviteler, eğitim çalışmaları, dünya çapında olumsuz etkilenmektedir. Bu, din düşmanlarının arzu ettiği bir durum olup Müslümanlar cani damgası yemekte, bu imaj çarpıtmasıyla insanların İslam’a yönelişine set çekilmektedir.

Avde, orta yolculuğu İslamiyet’in önemli bir prensibi olarak gösterir. ‘Ğulüv’ yani aşırılık, fıtrata ve şeriata ters bir tutumdur. Aşırılık, tarihte Haricilerin yaptığı gibi birtakım şer’i delillere dayandırılsa bile, temel dini talimatlardan ciddi bir sapmadır.

Suudi Arabistanlı yüz elli kadar din âlimi, bilim adamı ve entelektüelin imza attığı “Nasıl bir arada var olabiliriz” başlıklı, “şiddet diline alternatif yaratmak” için dünyaya barış ve diyalog çağrısı yapan açık mektubun imzacıları arasında, Avde ile beraber Aiz el-Karni ve Havali gibi radikal şeyhlerin de bulunması, Sahve’nin benimsediği itidal çizgisinin somut bir göstergesiydi.

Kısa zamanda dünyanın en tanınmış İslam ‘davetçileri’ arasına giren Avde, mezhepçiliği ve din kaynaklı şiddeti kınadı. İntihar saldırılarının şeriatta yeri olmadığını açıkladı. Belki de arkasındaki taraftar gücüne güvenerek cesur çıkışlar yapmaktan çekinmedi. 2006’daki İsrail-Hizbullah savaşında Hizbullah’a açık destek verdi. Bir Selefi şeyhten hiç beklenmeyen bu adım, İslamcı çevrelerde takdirle karşılandı.

Avde’nin 2011 sonrası Arap devrimleri sürecindeki duruşu da zikre değer. Suudilerin müesses dini nizamının önemli figürlerinden Şeyh Salih el-Fevzan sokak gösterilerinin caiz olmadığını söylerken, Avde Arap halklarına sokağa çıkma çağrısı yapmıştı. Yine Mısır’daki askerî darbeye karşı çıkmıştı.

Anlaşılıyor ki Bin Selman, etkili muhalefeti tümüyle etkisiz hale getirmek niyetinde. İşleri ‘de facto’ eline aldığından beri ekonomide belirgin bir iyileşmenin kaydedilmemesi, Yemen’de açık bir yenilgiyle karşılaşması, Katar krizinde ABD tarafından yalnız bırakılması, 32 yaşındaki muhteris prensi daha şimdiden sıkıntıya soktu.” (Büyükkara, 15.09.2017).

Heyet oluşturup Kral Selman’dan idamları durdurmasını talep etmek

Türkiye’de bazı sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri ve akademisyenler, Suudi Arabistan’da idamların durdurulmasına yönelik basın bildirileri yayımladılar. Fas’ta iktidarın başını çeken Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (PDJ) sivil kanadı ve ülkenin en önemli sivil toplum hareketlerinden kabul edilen Tevhid ve Islah Hareketi, Riyad yönetimine, tutuklu üç din adamını ramazan ayından sonra idam etmeye hazırlandığı haberlerine açıklık getirmesi çağrısında bulundu. Suudi Arabistan’dan, söz konusu haberler doğru ise bu karardan dönmesi ve tutuklu tüm fikir ve din adamlarını serbest bırakmasını istedi. Açıklamada ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ülkeleri liderlerinden, bu gibi idam hükümlerinin engellenmesi ve alimlerin serbest bırakılması için gerekli tüm gayretin gösterilmesi talep edildi. Ancak ne Suudi Arabistan yönetiminden, ne de dönem başkanlığını Türkiye’nin yaptığı ancak Suudi Arabistan’ın güdümünde kalmaya devam eden İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan henüz bir açıklama gelmiş değil.

İİT dönem başkanı sıfatıyla Türkiye’nin, üye ülkelerden seçerek oluşturacağı mütenasip bir heyeti Kral Selman’a idamları durdurma talebiyle göndermesi müspet netice verecektir. Nitekim 1995 yılı Ağustos ayında Kral Fahd’a özel elçi olarak gönderilen merhum Prof.Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın hikmetli yaklaşımı idam hükmü kesinleşmiş 55 tır şoförünün affedilmesiyle neticelenmişti (Yalçıntaş, 2012: 780 vd.).

Merhum Âkif’in tasviriyle açtığımız bahsi yine onun ikazıyla noktalayalım:

“Yâ İlâhî bize tevfikini gönder… – Âmin!

Doğru yol hangisidir, millete göster… – Âmin!

Ey cemaat, uyanın! Yoksa, hemen gün batacak.

Uyanın! Korkuyorum: Leyl-i nedâmet çatacak!”

(Ersoy, 2013).

Kaynaklar:

Büyükkara, Mehmet Ali; “Suudi Arabistan’da Sahve Şeyhlerinin Tutuklanması Ne Anlama Geliyor?” www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/suudi-arabistanda-sahve-seyhlerinin-tutuklanmasi-ne-anlama-geliyor/911197, 15.09.2017.Canlı, Enes; “Suudi Arabistan’ın İslam alimlerini idama hazırlandığı iddiası”, Anadolu Ajansı, , 22.05.2019.Ersoy, Mehmet Âkif; Safahat, Çağrı Yay., İstanbul 2013.Gültekin, Mücahit; https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=893950307611944&id=100009909484275, 21.05.2019.Koyuncu, Hüseyin; “Ağabeyi öldürüldüğü için eylem yapan Suudi çocuk ‘isyana teşvikten’ idamla karşı karşıya”, .Sabah; “Fas’tan Suudi Arabistan’a “idam” tepkisi”, .

Yalçıntaş, Nevzat; Türkiye’yi Yükselten Yıllar: Hatıralar, 2 c., İşaret Yayınları, İstanbul 2012, 968 s.

MEHMET ALİ BÜYÜKKARA, ENES CANLI, MÜCAHİT GÜLTEKİN, HÜSEYİN KOYUNCU, NEVZAT YALÇINTAŞ, KRAL FAHD, KRAL SELMAN, ŞUYÛHU’S-SAHVE, UYANIŞ ÂLİMLERİ, SELMAN EL-AVDE, AVAD EL-KARNİ, ALİ EL-ÖMERİ, SEFER EL-HAVALİ, NASIR EL-ÖMER, AİZ EL-KARNİ, İBRAHİM ED-DUVEYŞ, MUHAMMED B. SAİD EL-KAHTANİ, İBNÜ’L-USEYMÎN, ÂLİMLERİN İDAMINI DURDURUN, MEHMET AKİF ERSOY, SAFAHAT,