Doğu Anadolu Bölgesi…

Bir ilçemizin köyü…

Bilvesile o köyümüze düştü yolum. Ataması yapılan vatan evlatları öğretmen olarak gelmişler.

Biri Manisa’dan, diğeri Samsun’dan öteki Karaman’dan…

Gelmesine gelmişler ama bakın ne acayip şeylerle uğraşıyorlar…

*

Okul müdürü Murat Zeybek’i sorduğumuzda aşağıda boya yapıyor dediler. Odasına geçtik kısa bir zaman sonra geldi parmakları boyalı. Üzerinde gömlek, kravat, ceket olması gerekirken bir tişört vardı.

Tokalaşırken dudaklarından dökülen cümle ‘Kusura bakmayın ellerim biraz boyalı’ oldu.

Neymiş efendim, köy okulunun zemin katına spor salonu yapıyormuş çocuklara. Onun için boyasını kendisi yapıyormuş.

Ayrıca, odasının karşısında bulunan koridor duvarına resimler asmışlar, iftiharla anlatıyor müdürümüz:

“Türkiye birincisi bizim okulumuzdandı…”

Neymiş resim çizmiş çocuk ve köy okulundan çıkmışta Türkiye 1.’si olmuş.

E kime faydası var bunların?

**

Cansu Öğretmen ve başka okullardan birtakım arkadaşları,

Köy okulunda Bilişim Grubu kurmuşlar,

Neymiş köy çocuklarına yazılım öğretilecekmiş…

Oldu!

Başka iş güç kalmadı…

Köyde taşımalı sistemle köylerden diğer köye okumaya gelen çocuklara başka bir dert kalmamış gibi kabiliyeti olanlara yazılım, kodlama dersi verilecekmiş.

Üstelik birde bilişim sınıfı yapılmış ve eski tüplü bilgisayarlarla…

Hadi bunlar neyse, bir çocuk çıkmış demiş ki: “Ben şu an henüz yapılmamış olan D

dron’u yapacağım.”

Ve Cansu Öğretmen gibi diğer öğretmenler de buna inanmışlar…

***

Sevgi Öğretmen…

Kültür sanat grubu oluşturuyormuş.

Sordum, ya öğretmen hanım köyde müzik öğrettiğiniz çocuk müzik enstrümantali çalarak mı hayvan otlatacak, ne işe yarayacak sizin burada verdiğiniz müzik dersi?

“Hiç ama hiçbir faydası olmasa bile bugün müzik dinletilen hayvanların daha kaliteli süt verdiği ispatlanmışken hayvanlara hangi müziği dinleteceğini bilir.” dedi.

Cevap mı verdi, dalga mı geçti anlamadım doğrusu!

***

Yukarıda okuduklarınız aslında ülkemizde halen bulunan (az veya çok önemli değil) bir kesimin düşünce penceresinden bakıldığında görülen manzara.

Lakin, doğru olan pencereden baktığımızda şu söz geliyor aklıma:

Bir mıh bir nal,

Bir nal bir at,

Bir at bir yiğit,

Bir yiğit vatan kurtarır…

Bir yiğit yetiştirme derdiyle dertlenmişler.

Terör bölgesinde dağa çıkışın önünü kesmekten öteye,

Bu cennet vatanın evladı olan İnsan yetiştirmeye çalışıyorlar.

Sporla uğraşsın kötü çevre edinmesin diyen Murat müdür,

Dron yapsın, kodlama yazsın diye hayal edilemeyecek zor şartlarda tedavülden kalkmış bilgisayarlarla MİLLİ, YERLİ ÜRETİM yapacak beyin yetiştirmek istiyor kurdukları öğretmen arkadaşlarıyla…

Sevgi Öğretmen kendisinin piyanosunu getirip, Ankara Sincan’dan topladıkları materyallerin gelmesini bekliyor sporla uğraşmayan, bilişim istemeyen çocuklarımız boşta kalıp dağılıp gitmesin diye özveri gösterip kültür sanat ekibi oluşturuyor.

Oturduğumuz yerden göründüğü kadar kolay değil bu öğretmenlerimizin yaptıkları. İmkânların kısır olduğu bir durumda el birliği yapıp bizlerin, çocuklarımızın ve en önemlisi bu vatanın geleceği için kendi sefalarından ödün vererek çalışıyorlar.

Müteşekkiriz diyemiyorum, zira teşekkürden çok fazlasını borçluyuz bu baş tacı edilecek öğretmenlerimize.

Ben sadece o bölgede bir okula uğrayabildim…

Aynı okulda İnsan yetiştirmek için zor şartları zorlayan,

Her karışı şehit kanıyla sulanmış vatanımızın en hassas bölgesinde aynı özveriyi gösterip de göremediğimiz, haberdar olamadığımız diğer öğretmenlerimiz,

Sizler her biriniz bu ülkenin geleceğinin teminatı olacak çocuklarımızı yetiştiriyorsunuz kısıtlı imkânlarla…

Her biriniz ayrı ayrı Cansınız Can!

*

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!

Çatlarsan doğuran kısrak utansın

N.F.K

* Bu öğretmenlerimizle yaptığımız röportajı çarşamba günü gazetemizde okuyabilirsiniz…

Haftaya pazar yolda, izde, bir yerlerde yaşıyor olursak görüşmek üzere…