Bir Fethi Gemuhluoğlu yazısına başlarken Fethi Babanın 22 Kasım 1975’te yapmış olduğu meşhur konuşmasının meşhur selamından mahrum bir girizgâh yaparsak çok fena bir iş yapmış, pek bereketsiz bir yazı yazmış oluruz. Bir sarayın ihtişamlı kapısından padişahın huzuruna destursuz atılmak gibi bir şey bu sanki. O hâlde önce Allah diyelim, nur olalım, ‘hikmete râm ol’alım. Pirimiz Fethi Gemuhluoğlu şöyle buyurmuş İstanbul Aydınlar Ocağı’ndaki o konuşmasında: “Efendim, evveli, âhiri, zâhiri, bâtını selamlarım. El-Evvelü Allah, El-Âhirü Allah, Ez-Zâhirü Allah, El-Bâtınü Allah. Sâhib’i selâmlarım. Sâhib-i Hakîki’yi selâmlarım. Sağımı, solumu, önümü, ardımı selâmlarım. “Levlâke Sırrının Mazharı”nı selâmlarım. Vâlidesini, Hadîce Vâlidemi, Fâtıma Vâlidemi selâmlarım. Cihâr-ı Yâr-ı Güzîn’i selâmlarım. Erkân-ı Erbaa’yı: Selmân’ı, Mikdâd’ı, Ammâr’ı, Ebu-Zerr’i selâmlarım. İmâmeyn’i Muhteremeyn’i selâmlarım. Tâife-i ecinnîyi selâmlarım, mü’minlerini ve müslimlerini. Ve sizi selâmlarım. Peygamber-i Ekber bir hadîs-i nebevîlerinde buyuruyorlar ki, ‘Önce selâm, sonra kelâm.’ Önce sizi selâmlıyorum.”
Önce selam, sonra kelam… Önce selam sonra kelam… Şiir gibi bir şey bu, söyledikçe inşirah geliyor insanın yüreciğine. Tam da burada, şu noktada yazıyı bitirsek bile oldukça kâfi gelecek nitelikte cümleler bunlar. Haddime değil değerlendirmek ki değerlendirmiyorum da fakat öyle hissediyorum ki bu cümleler resmen ilhamla söylenmiş cümleler. Sadece bir kere böyle bir selamlama yapmış olsam şu hayatta, ömrümün sonuna kadar susmak isterdim. Keza Fethi Gemuhluoğlu da söz orucu diye bir şeyden bahseder durur. Der ki: “Dostluk üzerine konuşmak gibi; hiç mu’tadım değil konuşmak. Elli üç yaşındayım. Kırk senedir söz orucu tutuyorum.” Tüyler ürpertici. Konuşmayı öğrendiğimden beri konuşmadığım anları toplasak dört yıl bile etmez muhtemelen. Hele de dostluk abidesi olan böyle âlim bir zatın susmayı tercih etmesi, başarması… Müthiş şey doğrusu.
Sanıyorum öncelikle bir büyüğümden hikâyesini dinledikten sonra Nuri Pakdil’in Bağlanma kitabından okudum Fethi Babayı. Necip Fazıl Kısakürek’in “O ve Ben” kitabı gibidir benim için Nuri Pakdil’in Bağlanma kitabı. Şöyle der Nuri Pakdil Usta, rahmetli Fethi Gemuhluoğlu için: “İnsanın elinden tutuyor, âdeta çağa çıkartarak yürüyüşe alıştırıyordu. İnsan; arttığını, çoğaldığını duyumsuyordu O’nun yanında.” Bağlanma kitabından hemen sonra Timaş Yayınları’ndan çıkan Dostluk Üzerine kitabını okumuştum bir solukta. Bu kitap muhtevası bakımından oldukça güzeldir. Sadık Yalsızuçanlar’dan bir Fethi Gemuhluoğlu biyografisinin ardından, merhumun konuşmalarından ve yazılarından bir kısım paylaşılır okurla. Dahası sonrasında da Ahmet Kabaklı, Rasim Özdenören, İsmet Özel, Nuri Pakdil, Akif İnan, Nabi Avcı, Cahit Zarifoğlu, Sevinç Çokum, Sabahattin Zaim, Sadettin Ökten, Gökhan Özcan, Mustafa Miyasoğlu, Mehmet Nuri Yardım ve Nazif Gürdoğan -isimlerini bile duyunca içimi kocaman bir sevinç kaplayan- birçok şair ve yazarın Fethi Gemuhluoğlu hakkındaki yazıları toparlanmış. İz Yayıncılığın da daha kapsamlı, daha güzel bir çalışması var bu minvalde.
Cebimizdeki kalan son parayla simit alıp karnımızı doyurmak yerine bir film yahut tiyatroya gitmemizi isteyen, Arapgir Postası’nda “Türkülerle de hüznümüz Allah’adır.” diyen, bunalımı Batı adamına bize hüznü yakıştıran, bir Kadir Gecesi oğlu Ali şahsında sanki hepimize yazdığı mektubunda “Abdestsiz gezme. Temiz, tahir ol. Zikirli ol. Besmeleli ol. O zaman topun, tüfeğin, atom bomban olur. Güçlü olursun.” diyen Fethi Babayı nasıl sevmem.
Yanına gelen gence sorduğu ilk sorusu “Bugün Ortadoğu nasıl?” olan, öğrencilere burs sağlayan vakıflardan birinde çalışırken başvuran öğrenciye ilk sorusu “Hiç âşık oldun mu?” gibi nevi şahsına münhasır soruları olan kim kaldı ki geriye? Biz kalalım. Ortadoğu’yu sevelim, âşık olalım. Bir türkü tutturalım: “Önce selâm, sonra kelâm… Önce selâm sonra kelâm…”
Son olarak her dâim aşkı seçmemizi, şevki seçmemizi öğütleyen Fethi Babanın vedasıyla bitireyim: “Biz kalkalım ki, yerimize başkaları otursun. Haydi, Allah’a ısmarladık.” Hoşça kalın.
* Not: Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nde (Sultanahmet’te) Fethi Gemuhluoğlu-Dostluk Günleri adı altında nasipse 20 ve 21 Kasım tarihlerinde (bugün ve yarın) çok sayıda şair, yazar ve akademisyenin de (bir kısmını yazımızda da zikrettik) katılacağı şahane bir program (bence kaçmaz) tertip edilecek. Öyle yani.