Yeni yıl, yani 2018 yılı siyasi olarak bütün seçeneklerin masada olduğu yıl olacak. Bunun ilk sinyallerini 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül verdi. Gül, 696 sayılı KHK’yla ilişkin, “Hukuk diliyle bağdaşmayan muğlaklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı vericidir” diyerek aslında siyaseten ‘Ben buradayım’ mesajı verdi. Birilerine göz kırptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’da “Bu husumet kervanına bizim dava arkadaşlarımız nasıl katıldı, katılıyor? 16 Nisan’da da bugün bu kampanyaya katılanlar, o zaman ‘Evet’ demediler, ‘Hayır’ dediler. Nasıl oluyor da bir anda gidip Bay Kemal’in kayığına biniyorsunuz? Bazı dava arkadaşlarımıza yazıklar olsun” diyerek cevap verdi.
Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu yanıtına da “Fikirlerimi söylemeye devam edeceğim” diyerek yine birilerine dik duracağı mesajını vermeye çalıştı. Aslında kendini siyaset üstü konumlandıran Gül’ün önemli konularda sessiz kalmasına rağmen, muhalefetin tartışma konusu yaptığı son KHK ile ilgili çıkış yapması AK Parti tavanında ve tabanında sorun oldu. Tabii ki her zaman fikirlerini açıklayabilirdi. Ancak fikirlerini neredeyse hiç açıklamayan Gül, muhalefetin yangın yerine çevirmek istediği konu ile ilgili kendisini Cumhurbaşkanı yapan partisinin karşısında duruş göstermesi olmadı.
Aslında 11. Cumhurbaşkanı Gül 16 Nisan referandumunda AK Parti ile çizgisini ayırmaya başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Evet demediler, hayır dediler” demesi bunun açık göstergesidir.
Peki Abdullah Gül, Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçişi için çok önemli olan sandık arifesinde bu çıkışı yapmasının nedeni nedir?
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti sözcüsü Bülent Tezcan’ın basına yansıyan sözlerine bakarsak belki bunu okuyabiliriz.
Bakın, Bülent Tezcan ne diyor: “2018’de daha büyük mutabakatları sağlayacak siyasete ihtiyaç duyuluyor. Bunun öncüsü biz olacağız. Bunun altyapısı olan örgüt zemini kurmamız lazım. 2018 bizim için yapısal dönüşüm yılı olacak.”
Şimdi Abdullah Gül, kimin kayığına binmek üzere olduğunu daha iyi görebiliyor muyuz? Şimdi, Gül’ün KHK çıkışının nedenini daha iyi anlayabiliyor muyuz?
Yüzde 49 ‘Hayır’ bloku birilerinin Cumhurbaşkanı olma hayalini heyecana dönüştürüyor olabilir mi?
Bu arada hatırlatmakta yarar var. Her fırsatta partinin kurucusu olduğunu söyleyen 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı olduğunda partisinden yasa gereği istifa etmişti. Cumhurbaşkanlığı bittiğinde partisine üye olmasında yasal bir sakınca yoktu. Hatta, referandumla, Cumhurbaşkanı’nın dahi üye olabildiğine göre, Gül, partisine hala neden üye olmadı?
Kendisini Cumhurbaşkanlığı makamına taşıyan partisinin davetlerine bile icabet etmeyecek kadar kendini siyaset üstü konumlandıran Gül, bugün muhalefetin hoşuna gidecek açıklamaları yapması ve buna devam edeceğinin altını çizmesinin altında yatan, AK Parti karşıtı tüm muhalefetin konsensüsle kendisinin aday göstermesi arzusudur.
Ama olmayacak. Göstermeyecekler de… Sadece kendisinin partisine vefasını ve sadakatini millet açıktan görmüş olacak. Bir de muhalefet, AK Parti’ye nifak sokmuş olacak. Kamuoyunda kendini haklı gösterecek argümanlara sahip olacak.
Selam ve dua ile…