Modern(!) kapitalist sistem; kadını evinden çıkarmış, kapitalist sistemin çarkları arasında meze yapıp evinden, ailesinden, çocuklarından uzaklaştırmıştır. Kadının tekrar evine, yuvasına, çocuğuna, kocasına dönmemesi için de dışarıyı her geçen gün daha cazip göstermekte ve evinde olmanın, çocuk doğurmanın, evine hizmet etmenin ne kadar banal olduğunu, kadını değersizleştirdiğini reklam etmektedir.

Söylemlere baktığımızda hükûmetimizin ailenin korunması konusunda bu kapitalist sistemden farklı bir noktada olması gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki aile konusunda hassas insanlardan oluşuyor kabine… Reis’in önce “en az üç çocuk” dediği, şimdi ise “en az beş çocuk” dediği herkesin malumu!.. Kadının asıl yerinin evi olduğu, yeni nesilleri öncelikle annelerin yetiştireceği, anneliğin yerini tutabilecek başka bir kurum olmadığı da sürekli dillendiriliyor. Ancak AK Parti, iktidara geldiği günden beri bu söylemin altını dolduracak icraatlar yapamıyor hatta tam tersi sonuçlar doğuracak uygulamalar yapıyor. Daha da fazlasını söyleyeyim, AK Parti’nin 2002’den beri en başarısız olduğu ve savunduğu değerlerle örtüşen icraatlar yapamadığı yegâne bakanlık Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı!..

Feminen politikalar uygulamaktan, kadını her geçen gün yuvasından uzaklaştıran teşvikler vermekten, evine ve ailesine bağlı kadınları, anneleri ise yok saymaktan öteye geçemedi AK Parti hükûmetleri ve bakanları!..

Bunun sonucunda ise evinde oturmayı zul addeden, gözü sürekli dışarıda, başındaki örtüden başka karşı mahallenin kadınlarından farkı kalmamış, aşırı sosyal, lüks ve şatafat düşkünü modernist İslamcı(!) kadınlar fink atar oldu meydanlarda.

Çalışan, çalışmak isteyen kadına -bakıcı desteği dâhil- her türlü teşviki çıkartan hükûmetlerimiz ve bakanlarımız; çalışmayıp evinde çocuk yetiştirip geleceği inşa etmeye çalışan annelere, karısını çalıştırıp maddi refah içinde yaşamaktansa tek başına evin geçim yükünü sırtlayıp sağlıklı nesiller yetiştirmek için maddi sıkıntıları göze alan babaları ve aileleri ise maalesef ki ya görmezden gelmekte ya da göz boyayıcı ama asla teşvik edici olmayan birkaç suni iyileştirme yaparak geçiştirmektedir.

Hem geleceğimiz için -haklı olarak- çocuk sayısının artırılmasını istemekte hem de kadını evine bağlayıcı çözümlere yoğunlaşmaktansa kadının çalışmasını, evinden kopmasını teşvik eden uygulamalara imza atmaktadır.

Haksızlık ettiğimiz düşünebilirsiniz ama karısı çalışmayıp 3-5 tane çocuğu olan çalışana, memura devletin ne kadar yardımcı olduğuna bir bakın, bir de çalışan annelere ne gibi kolaylıklar yaptığına bakın!.. Kimi teşvik ettiğini anlarsınız.

Evet, çocuk sayımız artsın ama bu çocuklar bostanda yetişmiyor ki? Bu çocukların yanında olacak, onları destekleyecek, ihtiyaç duyduğu her zaman yanında olacak anneleri nereden bulacağız? Ya da çocuğunu yetiştirirken annesini de çalıştırmadan kendi kazandığıyla çocuklarını rahat bir şekilde yetiştirmek isteyen öğretmen, işçi, memura, “Rahat etmek istiyorsan sen de çalışan bir hanımla evlen!” mi diyeceğiz?

Yerimiz dar olduğu için istatistikî verilere giremedim, merak edenler, hanımı çalışmayan ve birkaç çocuğu olan bir memurun bordrosundan eş, çocuk yardımı olarak ayda kaç lira destek aldığını inceleyebilir!..