Mağrip’in filozofu olarak tanınan Faslı ilim adamı Taha Abdurrahman’dan duydum bu tanımı; “Savaşçı derviş.”

Gazzeliler için ne kadar zamandır bir tanım arıyordum, tarihi bilgilerimle örtüşen bu tarif bana “Evet, buldum.” dedirtti.

Osmanlı döneminde dervişler tarımla uğraşırlarmış; hem tekkede derviş hayatı yaşar hem de topraktan sağlarlarmış geçimlerini. Fetih zamanı geldiğinde de Yunuslar Yavuz olur, cenk meydanında kılıç sallarlarmış. Hem ordunun manevi motivasyonunu güçlendirir hem de fiziki olarak da fetih ordusuna can olurlarmış. Derviş olmak işte böyle bir adanmışlık demekmiş.

Bugüne geldiğimizde de “Savaşçı derviş” tanımıyla Gazzelileri anlatıyor Taha Abdurrahman…

İsrail'in Filistin'de gerçekleştirdiği saldırılara direnen ve karargâhlarda nöbet tutanların murabıt yani savaşçı derviş olduğunu söylüyor ve savaşçı dervişlerin insanlık adına iki görevi üstlenmek üzere seçilmiş olduklarını vurguluyor. Bir tanesi, insanlık değerlerini yenilemek; ikincisi ise insanları dünyada özgürleştirmek.

Geçtiğimiz gün Tahran’da İsrailliler tarafından şehit edilen Hamas lideri İsmail Heniyye, geleceğini Batı’da görmeyen tüm Müslümanlar için üzüntü kaynağı oldu.

Heniyye; başarılı bir lider, seçilmiş bir başbakan, stratejik öngörüleri olan bir komutandı ve fakat Müslümanlar nezdinde onu çok sevgili yapan başka özellikleri de vardı.

Hayatı asla ve kat’a maddiyat odaklı olmadı. Mülteci kampında yaşar, yer sofrasında oturur ve halkıyla aynı kaderi paylaşırdı. Bir gönül ve mücadele insanıydı.

Heniyye bu anlamda savaşçı bir Kâdirî dervişiydi.

Merhum Heniyye bir röportajında şöyle anlatmıştı çocukluğunu; “Babam sufilerdendi, bir tarikat şeyhi. Devamlı meşâyihi ve zikir halkalarını ağırlardı. Evimizin yakınındaki zaviyede sohbet ve zikir halkalarını seyrederdim. Bu ilk terbiyemin fikir ve mizacıma büyük tesiri oldu, dine ve tasavvufa yakın yetiştim.”

 

Gençlik ve yetişkinliğindeyse Şeyh Ahmet Yasin’e yol arkadaşlığı yapmak, Heniyye’yi dava adamlığına ve liderliğe hazırlamıştı.

Bu süreçlerde defalarca İsrail hapishanelerinde yatmış ve sürgün edilmişti.

Üç kez suikast girişimine maruz kalmış ve sonuncusunda da bu dünya hayatına veda etmişti.

İsmail Heniyye’nin vakarı, sabrı ve duruşu çok etkileyici idi.

Ramazan Bayramı’nda üç oğlu ve dört torununu şehit verdiğinde Heniyye, "Çocuklarım Gazze'yi terk etmedi, tüm halkımız gibi evlatlarım da kanı ile bedel ödedi. Ne oğullarımın ne de benim kanım, şehitlerimizin kanından daha değerlidir. Gazze ve Filistin’in tüm şehitleri benim oğlumdur, kızımdır." dedi ve İsrail'in Filistinlilerin direnişini asla kıramayacağı mesajını verdi.

Merhum lider Heniyye, eşine yürekten bağlıydı. Tek eşi olan Ümmü Abdüsselam Heniyye’den 13 evlada sahipti.

Ümmü Abdüsselam’ın Doha’daki cenaze törenindeki duruşu ve vakarı Filistin sevdalılarını ağlattı. Çocuklarını, torunlarını ve eşini şehit vermiş Hanımefendi, eşinin naaşına dokunarak “Allah senden razı olsun. Sen dünyada ve ahirette benim dayanağımsın. Bütün kararlılığımızı ve sabrımızı senden aldık." ifadelerini kullandı.

İsmail Heniyye’nin şehit edilmesinden sonra kızı Sara’nın yorumları da şöyle: “Babacığım, vallahi sen yorulmuştun; (şehadeti) istedin ve nail oldun ey sevdiğim. Ölümün ne güzel ölüm babacığım. Sen herkese destek oldun, küçükten önce büyüklere şefkatliydin, herkesin sevdiğiydin babacığım.”

Şehadet haberiyle birlikte özellikle de İsmail Heniyye’nin eşi, kızı ve gelininin açıklamaları yüreklere dokundu.

Ve Türkiye…

Şehadet haberiyle sarsıldı canım ülkem.

Siyaset, medya, sivil toplum ve halkımız… Mesajlar paylaşıldı, yürüyüşler yapıldı. Millî yas ilan edildi.

Yüreğimiz seninle büyük lider İsmail Heniyye!

Duamız sizinle tüm güzel Filistinliler…

Filistin ve Mescid-i Aksa özgür olacak.

Selam olsun halkıyla birlikte şehit düşen lidere…

Selam olsun şu sözleri haykıran Heniyye’ye…

“Filistin davasına olan güvenin ve sorumluluğun ağırlığını biliyoruz. Bu, bedelleri olan bir sorumluluktur ve biz bu bedelleri ödemeye hazırlıklıyız. Allah yolunda, Filistin ve ümmetin onuru için şehitliğe hazırız.”

Asla unutulmayacaksın güzel Müslüman!

Şeyh Ahmet Yasin gibi, Abdülaziz Rantisi gibi…

Ve Filistin millî şairi Mahmut Derviş’in sözlerine kulak kabartalım…

Maskeler düştü

Maskeler ardı ardına düştü

Dostum duydun mu, dostun kalmadı

Kardeşim duydun mu, kardeşin kalmadı!

Kaçacak yer kalmadı!

Araplar Frenklere boyun eğiyor

Araplar ruhlarını satıyorlar

Araplar yok oluyorlar

Kaçacak yer kalmadı!

Ey ilahi! Tecellin gelsin!

Kaçacak yer kalmadı!

Silahın yok, kurşunun yok

Yaralılarınla vur düşmana!

Ölülerinle vur düşmana!

Kolun mu düştü yere?

Onu al ve vur düşmana!

Yanına düşen benim

Beni al, vur düşmana!

Kaçacak yer kalmadı!

Kuşatmayı sen kuşat çılgınlar gibi

Kuşatmayı sen kuşat deliler gibi!

İşte şimdi hürsün sen

Hürsün ve ebediyen hür!

Mahmut Derviş

(Çeviri: Zeliha Eliaçık)