Modern Firavun/Küresel güç, 1. Dünya Savaşı’yla birlikte İslam coğrafyasını işgal edilip kendilerine uygun yönetilebilir parçalara ayırarak kurdukları düzenin başına adamlarını yerleştirdikten sonra aralarında kapıştılar.
2.Dünya Savaşı aslında bir dünya savaşı değil, sonrasında dünyanın kimler tarafından ve nasıl yönetilip vaziyet edeceğinin sonuç olarak ortaya çıktığı bir güç savaşıdır…
Kültürel emperyalizmin ideolojik ayaklarını Batı/Doğu paradoksu üzerine inşa ettiler.
Askeri ayağını, NATO (komuta kontrol ABD)/VARŞOVA PAKTI (komuta kontrol Rusya) paradoksu üzerine inşa ettiler.
Siyasi ve ekonomik yapısını Kapitalist/Komünist paradoksu üzerinden sistemleştirdiler.
Kısa sürede bütün bir dünyayı ideoloji ve teknoloji pazarı haline getirerek sömürgeleştirdiler. Bütün bir insanlığı tüketim kölesi haline getirerek zapt-ı rapt altına aldılar…
Bu kurulan paradoksal sistem, yarım asır gibi kısa bir süre içinde, kendini öğütüp bitiren değirmen taşı gibi kendisini yiyip bitirdi…
Tarihin sonu gelmiş, kader kalemini kırmıştı.
Tek kutuplu küresel bir sistemle kurtuluş vehmettiler.
Bu vehim üzerine paradoksun komünistini kapitalistine feda ettiler.
Çünkü bir ‘medeniyet’ çatışması kaçınılmazdı ve bir medeniyet çatışmasına metafiziği olmayan ateist bir ideolojinin karşı koyması imkânsızdı…
Modern Firavunun yeni yapılanması uygulamaya konulunca, paranın papanın ve poponun ekseni kaydı…
Bu kaymayı uygun bir zemine oturtmayı, İslam coğrafyasının ve hinterlandının üzerinde amaca uygun dizayn edilmesi sürecinde düşündüler…
İslam coğrafyasının merkezine işgallerle, çevresine Arap baharı, hinterlandına Turuncu baharlarla uygun dönüşümü ön gördüler.
İslam coğrafyasının kalbi hükmündeki Türkiye’nin ilkin 28 Şubat’la ve Gölcük depremi ile ekonomik ve siyasi gücünü boşalttılar…
Kendilerine ve stratejilerine uyumlu düşündükleri siyasi iktidar, stratejilerine engel olmaya başlayınca, önce kapatılma ile tehdit edildi.
Aşama aşama boyun eğdirip stratejilerine uygun hale getirmek için gezi baharı ve terörü denediler. Bütün çabalar boşa çıkınca kalemi kırıp 15 Temmuz’da darbe ile işgal etmeyi planladılar…
15 Temmuz’da püskürtülünce, şimdi etrafımızı fiilen kuşatma altına alıp kendi içinde dünyadan izole edilerek iç çatışmalarla kemirip bitirme planına geldiler…
Bu süreç içinde ‘Devlet aklı’ tarihi bilincine refleksine çabucak evrilerek kendisinin aşil tendomu olan parlamenter sistemini değiştirmeye yöneldi.
Kuklaların arkasına saklanarak iş gören Modern firavunun aktörlerinin, bir bir dökülerek öfkeyle kendilerini alenileştirmelerinin sebebi bu sistem değişikliğin önemindendir…
Ama şu bir gerçek ki, referandumun sonucu ne olursa olsun, ekseni kayan batı ve batıcıların, kukla ve kuklacıların artık düzen tutması mümkün değildir vesselam…