Kökünü umutsuzluktan ve korkudan alan bir eğitim sisteminde yetişen birey hayatı boyunca isyanlara zemin hazırlıyor. Bocalıyor, yalpalıyor, zararlı cereyanlara çabuk kapılıyor, hayata umutla bakamıyor.

Gayesiz ve hedefsiz yetişen bir nesli, büyük idealler ve hayallere kanalize etmek çok zor. Hedefi olmayan bir gemiye rüzgârın fayda veremeyeceği gibi.

Bizim eğitim sistemimiz ve gayemiz hayatlara ve ikbale umut ve heyecan veremiyor. Ektiğimiz tohumlar toprağı canlandırıp Firdevs bahçeleri oluşturamıyor. Tohumlarımız adeta toprağımıza ölüm taşıyor. Lakin toprağa ekilen bir tohumun filizi başını topraktan çıkarması, gittikçe kuvvetlenerek kalınlaşması, gövdesinin üzerinde boy boy başaklar vermesi nasıl ki çiftçinin hoşuna giderse, eğitimin çıktılarının kalitesi de tıpkı çiftçinin sevinci gibi sevinç meydana getirir.

Fıtrat eğitiminden uzak, şartlanmaya dayalı eğitim sistemi ile dayatılan müfredat, çocuklarımızda;

a- Bencil ve egoist bir anlayış

b-Çarpık bir tabiat anlayışı

c-Acımasız bir insan ilişkileri

d-Umut kırıcı bir gelecek

Bu sistemle bocalayan bir nesil ortaya çıkıyor. Bu dört noktada yeniden medeniyet kurabilmek şöyle dursun, geleceğimizi dahi kuramayabiliriz. Çatlaklar derin yarıklara dönüşürken, küçük çatlaklar derin vadilere dönüşüyor, kalıcı ve çözümler üretmekte zorlanıyoruz.

Okullarda çocuklarımız grup çalışmasından uzak, karşısındakini dinleme ihtiyacı bile duymadan kendi kozasını örerek kendine has bir dünya kuruyor. Böylece çok çabuk sinirleniyor, agresifleşiyor. Çabucak senden yana benden yana ayrışmalara kapılıyor. Karşı görüşe hiç tahammülü yok. Küçük anlaşmazlıklar derin, keskin karşı grupları oluşturuyor. Ön yargılar oluşuyor. Ön yargılara göre hareket ediliyor.

Değer yargılarımız altüst oluyor. Beyinler dışarıdan empozelere açık hale geliyor. Medyanın acımazlığı ve sosyal medyanın baş döndürücü çılgınlığı ve sınır tanımazlığı ayakları yerden kesiyor. Anne ve babanın hayat koşuşturmasında, lüks tüketimi karşılamak için verdiği uğraş evine çocuklarına ayırdığı zamanın giderek azalması sebep olurken bu boşluğu sosyal medya dolduruyor.” Çünkü insani gayeden yoksun ve ilahi bağdan kopuk şu günümüzde hayatımıza bir anlam verecek ve ölüm yollarından bizi çevirecek hiçbir şey yok.” (İslam’ın Vâdettikleri sy.23)

Çağımızın savaşları, kullandığı argümanları ve piyonları tamamen değişmiştir. Bu paradigma kırılması sonucunda artık acıtmadan ve savaşmadan senin paranla, senin beynini ablukaya alıyor. Kişiye özel zihinsel prangalar üretiyor.

Bize yutturdukları argümanları ise “ilerleme” ve “büyüme” masalı adı altında kendilerine gönüllü köleler meydana getiriyorlar. Bu saldırıların karşısına ancak eleştiren, sorgulayan kendi modelini ortaya koyan, daima ileriyi hedefleyen hayatının gayesini de unutmayan bir nesle sahip olarak karşı koyabiliriz.

Tarih sahnesinde kaçırdığımız fırsatları yakalayabilmemiz için ilk önce içimize doğru bir yolculuğu yaptıracak eğitim sistemine ihtiyacımız var. Eğitim felsefesi olamayan ülkenin eğitim sisteminin de olmadığını unutmayalım. Bu işin sırrı önce felsefesini kurmak, felsefesi olmadan yol almak mümkün olmuyor, hedef belirlenemiyor, gaye ve amaçlar oluşturulamıyor. Önce felsefesi…