Günlük hayatın koşuşturmacası içinde, geleceğe dair hayaller kurarken ve planlar yaparken hayatın en kaçınılmaz gerçeği olan ölümü ne kadar da kolay unutuyoruz.
Oysa her doğan, bir gün ölür ve her nefes bizi son nefese bir adım daha yaklaştırır.
Kur’an'ın da dediği gibi: "Her nefis ölümü tadacaktır."
Ölüm kimi zaman rahatsız edici bir gerçek olsa da hayatın en değişmez ve en sahici hakikatidir.
Ancak, çoğu zaman da en çok ihmal edilen, unutulan ve görmezden gelinen bir olgudur.
Ta ki soğuk nefesi ensemizde hissedene ve kapımız çalınana dek...
Ölüm, bizi kendimize getirir; ayaklarımızı yere bastırır.
Geçici olduğumuzu, bize emanet edilen hiçbir şeyin gerçek sahibi olmadığımızı, sadece geçici bir süreliğine onlarla meşgul olduğumuzu fısıldar.
Makam, mevki, mal, mülk...
Ölüm ötesi hayatla uyumlu değilse hepsi bir anda anlamsızlaşır, toz olup savrulur.
İnsan unutkandır.
Unutmak, kimi zaman acılara dayanma gücü vererek nimet olurken kimi zaman da hatalardan ders almayı engelleyerek külfet olabilir.
İnsan ölümlüdür ancak çoğu zaman ölümsüz gibi yaşar.
Ölümü unutur, aklına getirmek istemez.
Oysa Peygamber Efendi’miz (sav) ne güzel buyurmuştur: "Ağızların tadını bozan ölümü çok hatırlayın."
Ölümü hatırlamak, kendine gelmek ve kendine çekidüzen vermektir.
Ölüm karşısında ciddiyetini yitiren, her şeyini yitirmiştir.
Ölüm karşısında lakayıt kalan, hayatı da ciddiye alamaz.
O hâlde ne yapmalı?
Ölümlü olduğumuzu sıkça hatırlamalıyız.
Dünyada kalıcıymış gibi yaşamak, kafayı kuma gömmekten farksızdır.
Her ölüm haberi bize geldiğinde kendi sonumuzu hatırlamalıyız.
Ölümden korkmak yerine, onun hayatın bir parçası olduğunu kabul etmeliyiz.
Bin defa ölmenin acısını yaşamak yerine, ölüm ve ötesi ile uyumlu bir hayat sürmeliyiz.
Ölüm gelmeden önce kendimizi hesaba çekmeli, kendimizi düzeltmeliyiz.
Ölüme ve ölüye saygımızı asla yitirmemeliyiz.
Hayat bir fırsattır.
Ölümün soğuk nefesi, bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmemiz için bir uyarıdır.
Hayatı anlamlandırmak ancak bu hakikati görmekle gerçekleşebilir.
Ve ölüm kapımızı çaldığında, arkamızda güzel izler bırakabilmenin huzuruyla gitmeliyiz.