Her şeyin başlangıcı ve kaynağı, Arap baharı ile ortaya çıkan isyanın Suriye de bir iç savaşa dönüşmesi ve 6 yıldır süren bu kaotik durumun bölgesel dengelerde ciddi değişikliklere neden olması. Bu karmaşık denklemde Suriye, emperyalist’lerin bilek güreşi tuttuğu kanlı bir Arenaya dönüşürken yeni sınırların, yeni haritaların çizilmesi projesinde kimin borusunun daha fazla öteceği belirsizliğinin azda olsa devam etmesi net bir çözümünde ortaya çıkmasında ciddi bir engel teşkil ediyor. Tam bu noktada süre giden kurtların dansında Türkiye, pozisyonunu Üniter yapısının geleceğini korumak ve Ortadoğu’nun yeniden formatlanan coğrafyasında tarihsel gerçeklikten gelen bakiyesi ile inisiyatif almak üzerinden belirliyor.. Batı, Rusya,ABD ve onun yeni Partneri İran bu haklı talebi görmezden gelip dışlamaya çalışıyorlar. Erdoğan’ın kararlı siyasi duruşu ve direnci nedeniyle bunu kolay_ kolay beceremeyeceklerini anlayınca da Türkiye’de yaşanan terör saldırılarını görmezden geliyor hatta bizatihi destek veriyorlar.
Oysa ne tuhaf değil mi? Çok değil daha 5 yıl önce Suriye’nin geleceği konusunda Beyaz Saray ve Türk hükümeti mutlak bir mutabakat ve ittifak içindeydi. Üstelik Türkiye’nin başında tam aksi yönde politika gütmesine rağmen. Hatırlayın. Suriye’de iç savaşın patlak vermesi ve şiddetlenmesi ile ne diyordu Obama? “Esad mutlaka gidecek” Erdoğan ve hükümeti ise diyalog kanallarının açık tutulup Esad’ın ikna edilmesi taraftarı idi. Ancak Obama’nın ısrarları devam edince sınırda muhalifler eğitildi, donatıldı. ABD’nin silah verdiği muhalif gruplar arasında terör örgütü ilan edilen El Nursa da vardı.
Gelgelim Obama son süreçte Suriye sorununda eklektik, askıda kalan politikalar uygulamaya başlayınca durum içinden çıkılmaz bir hal aldı. Ve Obama 180 derece çark etti ve paradigmada ciddi değişikliklere gitti. Esad’ı devirip Suriye halkını özgürleştirme amacından çıkıldı. En önemli icatlardan IŞİD ana hedef haline getirildi. Rusya da IŞİD bahanesiyle sahada ki yerini alınca artık yeni bir döneme girilmiş oldu. Daha 3 yıl öncesine kadar kendisi için haydut devlet olan İran ile sıkı bir ilişkiye giren ABD, Türkiye’yi fena sattı. ABD şimdi, başta terör örgütleri YPG,PYD ve PKK olmak üzere malum müttefikleri ile Türkiye’yi köşeye sıkıştırıp hem masanın dışına itmek, hem de sınırlarını pazarlık konusu haline getirmek istiyor. Buna direnen Erdoğan ve siyaseti de hedef haline geliyor.
Yukarda ki yazım elbette özgür,özgün ve bağımsız yayın organı New York Times da falan yayınlanmayacak. Latife yaptım. Hem ben kimim ki? Dış kapının dış mandalı. Selehattin Demirtaş, Fetö lideri varken bana ne hacet. Ertuğrul Kürkçü yada. Bakın göreceksiniz Meral Akşener’e de yazdıracaklar. Hatta manşetlik haberler yapacaklar geleceğin büyük lideri diye. Akşener’in ayak sesleri diye.