Her disiplinin, çalışma alanının, branşın ya da alanın başarı hedefiyle kendi yönetimini oluşturması başarıya giden yolda beklide en önemli unsurdur. Eğitim sistemi, ülkelerin gelecek tasavvurunda en belirleyici noktadadır. Sistem oluşturabilmek esasında başarıya giden yolda onlarca problemi daha baştan çözmenin adı olarak ifade edilebilir.
Eğitim, gençlerin geleceğe hazırlanmasında etkilidir. Eğitim, ülkelerin kültürel kalkınmasının beslenme kaynağıdır. Eğitim şehirlerin ve şehirlilerin ferah ve huzurlu ortamlara kavuşması adına belirleyici olmaktadır. Eğitim orduların ve tüm üniformalıların ve dahi tüm cübbelilerin nitelik sorununu çözen sihirli kavramdır.
Dört cübbeliden bahsedilir, bu dört grup işinin hakkını verirse, vicdan ve bilginin rehberliğinden ayrılmazsa o toplumda gelişme olur, derler.
Hâkimler ki adaletin inşa edildiği ve dağıtıldığı alanın insan kaynağıdır. Din adamları ki toplumsal vicdanı ve ilahi nizamı insanlar arasında tesis edecek görev insanlarıdır. Bilim insanları ki topyekûn bir hayat sisteminin yaratılış gayesiyle devam etmesi için fedayı can eden insanlardır. Ve doktorlar ki bedenlerin sıhhati için nefes tüketen insanlardır. Bu dört grup, işinin hakkını verirse toplumsal yapı sürekli gelişim içerisinde olur.
Tüm bu sayılanlar ve sayılamayan onlarca faaliyet alanı için gerekli olan güç Türk eğitim sisteminin oluşturulmasında yatmaktadır. Peki, nedir mevcut haliyle Türk eğitim sisteminin günceli? Üzülerek ifade etmek gerekir ki her yıl değiştirilen, en ideal sistem olarak dikte dilen sitemlerin bile birkaç yılda eskitildiği, bölgesel farklılıkları gözetemeyen, öğrenci bilgi ve becerisini dikkate almayan, öğretmeni yeteri kadar değerlendirme imkânı bulamayan, ders materyalleriyle sürekli tartışma konusu olan, fiziksel gelişimle birlikte zihinsel dönüşümü sağlayamayan ve belki de en önemlisi geleneğini oluşturamayan bir devasa yapı karşımızda durmaktadır.
Amacımız kimseyi töhmet altında bırakmak, siyasi mülahazalarda bulunmak, sürekli olumsuz duygular dayatmak değildir. Eğitimin içerinden insanlar teşhis koymalı ve alternatif tedavi yöntemleri sunmalıdır. Zira kaynaklar sınırsız değil, sistemin çıktıları olan gençler önemsiz değildir.
Öncelikle Türk eğitim sisteminin bir yıllık, beş yıllık, on yıllık, yirmi beş yıllık ve elli yıllık planlamalarının yapılması gerekmektedir. Bürokratların ve Bakanların görevi, elli yıllık planın koyduğu hedefe ulaşmak için uygulama sahaları oluşturmak olmalıdır. Yani her gelen yönetici kendi sistemini oluşturmak yerine, devletin ve milletin ortaya koyduğu sistemin başarılı olması için ter dökmelidir.
Öğrencilerin ve okul türlerinin farklılıkları, hedefleri, potansiyelleri göz önünde bulundurulmalı, toptancı anlayış yerine ihtiyaca göre politikalar üretilmelidir. Mutlaka meslek liselerinin ve meslek yüksekokullarının cazibesi artırılmalı, bu okullar ve öğrenciler üniversite sınav sistemine kurban edilmemelidir.
Ders araç gereçleri içerik ve biçim yönünden doyurucu, estetik, sevecen ve yeterli hale getirilmelidir. Ders kitapları LGS ve TYT-AYT gerçeklerine göre zenginleştirilmeli, “devletin kitapları işe yaramıyor.” algısı ortadan kaldırılmalıdır. Dijital çağın çocuklarına iletişim çağının imkânları ile bilgi ve beceri ortamı hazırlanmalıdır.
Sınav sistemleri gözden geçirilmeli fakat kökten değişiklikler yerine küçük dokunuşlarla ideal sistem oluşturulmalıdır. Sınavlar bilgiyle birlikte beceriyi de ölçmelidir.
Eğitimin insan kaynağı olan eğitimcilerin sürekli gelişim ve değişim içerisinde olması için kendi içerisinde tutarlı hizmet içi çalışmalar tesis edilmeli, teşvik bakışı ile kendisini sürekli geliştiren eğitimciler model olarak sunulmalıdır.
Sözün özü küçük problemlerin, içerisinde kaybolmak yerine fotoğrafın tamamını görmek ve nesilleri sistemlere feda etmemek adına kafa yormak belki de yapılacak en önemli çalışma olacaktır. Vesselam…