Yüz binlerce üniversite adayının merakla beklediği Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları 28 Temmuz’da açıklandı. Geçtiğimiz hafta başlayan tercih dönemi cuma günü son bulacak. Hayallerinden korona döneminde dahi vazgeçmeyenlerin bir kısmı tercih sonuçlarıyla beraber sevinç yaşarken, diğer kısmı idealleri için yeniden sınava hazırlığa başlayacak. Öncelikle şunu belirteyim ki; bu sonuçlar kimsenin karakterinin yahut zekâsının bir ölçüsü değil. Kazanacak arkadaşlar “oldum”, istediği üniversiteye yerleşemeyen arkadaşlar da “her şey bitti” moduna asla girmesin; hayatın olağan akışı içerisinde nice başarılar büyük yıkımlara, nice hayal yıkıkları da büyük zaferlere dönüşmüştür. Neyse konumuz bu değil, şimdiden herkese “hayırlı” neticeler diliyorum.

*****

Şimdi asıl konumuz olan ve artık iyice can sıkmaya başlayan “nepotizm” olayına geçelim. Konuyu daha iyi anlayıp sizlere de aktarabilmek adına birkaç makaleye göz attım. Türkçe karşılığı “akraba kayırmacılığı” olan bu kavram, Latincede “yeğen” anlamına gelen “nepos” sözcüğünden türetilmiş olup, tarihte ailelerine çıkar sağlayan bazı “Papa”ları tanımlamak için ortaya atılmıştır. Zira 15. ve 16. yüzyıllarda Papa’lar yeğenleri için üst düzey işler bulma eğilimi içine girmiş, bu dönemdeki uygulamalar kilisenin etkinliğini ve itibarını sarsmakla birlikte toplumda büyük bir çöküntüye neden olmuştur. Şüphesiz, toplumları ve milletleri ayakta tutan en önemli kavram adalettir. Adaletin olmadığı bir yerde kişi hürriyetinden ve haklarından bahsedilemeyeceği gibi eşit ve onurlu bir yaşamda sadece sözde kalır. Batı medeniyetinin “maddeci” sosyologlarından bazıları nepotizmi rasyonel olarak görse de İslam medeniyetinde böyle bir durumun olumlaması mümkün olamaz. Nitekim adalet kavramıyla özdeşleşen Hz. Ömer, bu konuda arkasında onlarca güzel örnek bırakmıştır; en bilinenlerinden biri ise oğlu için teklif edilen  Kûfe Valiliği görevini net olarak reddetmesidir.

*****

Girişte bahsettiğim idealleri için ter döken ve sonuçları bekleyen öğrencilerin hayalleri olan üniversiteler ne yazık ki nepotizm bataklığına saplanmış durumda. Tabi hepsi için değil sözüm; liyakate ve ehliyete göre akademik kadrolarını dolduran yönetimlere selam duruyorum. Ancak görünen köy de kılavuz istemez. Pamukkale Üniversitesi’nde yaşanan kişiye özel kadro ilanı skandalı akademideki nepotizmin fotoğrafı olarak gösterilebilir. “Koca rektör” tüm sorunları çözmüş, eşine güdümlü ilana çıkmış. Bravo Hocam, çok iyi örnek oldunuz!

*****

İlk başta Allah şahit “tezgah” ihtimalini düşündüm; birkaç kişi rektörün ayağını kaydırmak için böyle bir şeye girişmiş olabilir mi diye sorguladım. İlana baktım; güdümlü füze gibi hedefi belli. Üstelik bu beyefendinin ilk vukuatı da değilmiş; hanımefendiyi daha önce de enstitü sekreterliğine getirmeye çalışmış. Eşi hanımefendi de işsiz güçsüz insan değil öğretmenlik yapıyor. Herhalde ayrı ayrı işe gitmek zor olmuş ki, Rektör Hoca böyle bir yolu tercih etmiş! Neyse uzatmayalım; Rektör Bey kamuoyu baskısının da etkisiyle görevden uzaklaştırıldı. “Caydırıcı” örnek olması dileğimle..

Kalın sağlıcakla..