MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dün Meclis grup toplantısında konuşmalarının anlaşılmamasından yakındı ve “Mors alfabesiyle mi anlatayım ya da dumanla mı anlatayım” diyerek, söylediklerini anlamadıklarını ifade edenlere “Nato kafa, nato mermer” dedi.
‘Nato kafa, nato mermer’ deyimini hep çok sevmişimdir. Çok sık kullandığım dönemler de olmuştur. Kafası mermerleşmiş, sabit, kendi fikri dışında bir şey dinlemeyen ve kabul etmeyen anlamında kullanırdık. Bu sözü duyunca açıkçası çok hoşuma gitti. Benim ülkemde aynı bu durumda olan çok siyasetçi de gazeteci de var anlaşılan. Onlar hep bildiklerini okurlar. Ya da ipleri kimin elinde ise ona göre hareket ederler.
Bazıları da kendini statükoya bağlar, CHP gibi…
Bahçeli grup konuşmasının ardından gazetecilerin başkanlık ile ilgili soruları karşısında CHP’ye de gazeteci İsmail Küçükkaya’ya da gönderme yaptı ve dedi ki:
“Hele bir gelsin görelim. Başkaları gibi önceden karar vermek doğru değil. Bunlar CHP’nin işidir. Bir de sütünü içen İsmail Küçükkaya’nın işidir. İsmail Küçükkaya, Allah muhafaza iyi ki Büyükkaya olmamış. Başımıza daha kötü şeyler gelebilirdi”
Meclis’e gelmeyen başkanlık teklifi üzerinden kopan kıyameti anlamak gerçekten anlamsız… Bahçeli’nin dediği gibi hele bir Meclis’e gelsin ve ne olduğu ortaya çıksın. Artısı, eksisi tartışılsın sonrasında Meclis’in iradesine bakılsın. Zaten daha sonra da her hâlükârda milletin önüne gidecek. Millet de tartışacak ve bir karar verecek. Milletin verdiği karar da uygulanacak. “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletin” değil mi? Öyle ise CHP başkanlık taslağı dahi gelmeden başından bu yana neden karşı çıkıyor? Ya da birileri oturdukları yerden ‘İstemezuk’ sözcüğünü neden tekrarlıyor?
15 Temmuz alçak darbe ve işgal hareketi Türkiye üzerindeki yabancı emelleri ortaya koymadı mı?
Topraklarımızın parçalanmasını hesaplayanlara karşı başkanlık sisteminin getirilmesi gerekli olabilir. Görmeden, dinlemeden, anlamadan karar vermek gerçekten ‘Nato kafa, nato mermer’ olmaktır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dünkü grup toplantısında önemli bir konuya da dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bursa konuşmasındaki, “Cumhuriyet bizim ilk değil son devletimizdir. Bu sınırları gönüllü olarak kabul etmedik” sözünü destekleyerek, Türkiye üzerine hesap yapanlara karşı Misak-i Milli mesajı verdi.
Bahçeli önemli bir mesaj daha verdi. Başkanlık sistemine ‘hayır’ oyu vereceklerini açıklayan beş milletvekili ile ilgili görüşlerini soran gazetecilere, “O onların en tabii hakkıdır. Vicdani sorumlulukları içinde hareket edeceklerdir. Fetullah Gülen hareketi başarılı olsaydı Yurtta Sulh Konseyi’nin hazırlayacağı bir anayasaya ne diyeceklerdi acaba?”
Bu soruyu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da soruyorum:
Ne diyorsun Sayın Kılıçdaroğlu?
Ekim günü neler oldu?
740 yılında o zamanki adı Konstantinopolis olan İstanbul’da çok sayıda ölüm ve yaralanmaya neden olan deprem oldu.
1461 yılında Trabzon İmparatorluğu, Fatih Sultan Mehmet komutasındaki Osmanlı güçlerine teslim oldu.
1912 yılında Yunanistan Selanik’i işgal etti.
1918 yılında Mustafa Kemal, Halep’in kuzeyindeki işgalcilerin taarruzunu durdurdu.
1922 yılında Lozan Konferansı’nın hemen öncesinde, Dış İşleri Bakanlığı’ndan ayrılan Yusuf Kemal Tengirşenk’in yerine, İsmet İnönü getirildi.
1923 yılında Türkiye Millî Futbol Takımı, ilk maçında Romanya ile 2-2 berabere kaldı.
1933 yılında Cumhuriyet’in 10. yılı dolayısıyla Genel Af Kanunu çıkarıldı.
1933 yılında Türkiye’de kadınlara köy ihtiyar heyetlerine ve muhtarlığa seçme ile seçilme hakkı verildi.
1947 yılında Irak’taki İngiliz askeri işgali sona erdi.
1961 yılında Cemal Gürsel Cumhurbaşkanı seçildi.
1975 yılında Genel nüfus sayımı yapıldı. Türkiye’nin nüfusu 40.347.719 kişi.
1984 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir bakan azledildi. Maliye ve Gümrük Bakanı Vural Arıkan istifa etmeyince, Başbakanın önerisi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından görevden alındı.
1994 yılında İsrail ile Ürdün arasındaki 46 yıllık savaşa son veren tarihi barış anlaşması; iki ülke arasındaki sınırda, 5 bin kişinin katıldığı gösterişli bir törenle imzalandı.
1995 yılında İslami Cihat lideri Fethi Şikaki, Malta’daki otelinde MOSSAD ajanları tarafından öldürüldü.