Mısır Ulusal Seçim Kurulu Başkanı Velid Hasan Hamza, geçtiğimiz pazartesi günü yaptığı açıklamada, ülkedeki başkanlık seçiminin 11-12 Aralık’ta gerçekleştirileceğini ve başkanlık adaylığı başvurularının 9 Kasım’da başlayacağını ilan etti. Ülke, 2013 yılındaki kanlı askeri darbeden bu yana Abdulfettah es-Sisi tarafından yönetiliyor. Darbenin gerçekleştirildiği dönemde, geniş ama aslen Kıptiler ve ordu dışında siyasi etkisi olmayan bir koalisyonun omuzlarında koltuğa oturan Sisi, o günden bugüne geçen her ay mevzi kaybetse de alternatifsiz olmanın rahatlığını yaşıyor. Zira Mısır’ın modern tarihi özellikle 25 Ocak 2011 devriminin ardından yaşanan karşı devrimle iktidarın yalnızca “Mısır’ın Egemen Gücü” olan Mısır ordusunun malı olduğunu kanıtlamıştır.

Pazartesi günü, seçim programını açıklayan Seçim Kurulu Başkanı adaylık başvurularından seçim sonuçlarının ne zaman açıklanacağına kadar “demokratik” bir süreci kamuoyuyla paylaştı. Ancak Sisi’nin bu seçimlere tek aday olarak girmesi neredeyse kesin. Çünkü 2013’te onu iktidara taşıyan koalisyon dahil bütün siyasi taraflar darmadağın bir durumda. Kaldı ki ordunun müthiş ağırlığı karşısında dağınık olmasalar da iktidarı barışçıl yollarla almaları imkansız gözüküyor.

Sisi iktidara geldiğinde “Yeni Cemal Abdunnasır” diye taltif görmüş, kendisi de Mısır’ın her şeyin üstünde olduğu sloganını dillendirerek ülkeyi “ihvancıların teröründen kurtaran kahraman” edasıyla hareket etmişti. 2019 yılında da dört yıllığına iki dönem olan görev süresinin altı yıllığına iki dönem şeklinde güncellenerek 2030’a kadar sorunsuz bir şekilde iktidarda kalmanın önünü açmıştı.

Çoklu kıskaç

Peki gerçekten Sisi’nin iktidarı sorunsuz mu? Bu sorunun cevabı yalnızca “hayır” değil. “Mısır tarihinin en büyük sorunlarıyla uğraşıyor.” şeklinde verilebilir. Zira 2019 yılında Tiran ve Sanafir adalarının Suudi Arabistan’a devriyle başlayan sorunlar yumağı, 2021 yılında Etiyopya’nın Nahda Barajını tamamlamasıyla Nil sularının Mısır’ın elinden kaymasıyla tırmanmış, bunlara bir de küresel pandeminin neden olduğu ağır ekonomik kriz ve Ukrayna-Rusya savaşının sebep olduğu tahıl krizi eklenmiştir. Ayrıca, darbenin üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen siyasi tutukluların serbest bırakılmaması Mısır’ın müttefiki ABD’nin bile canını sıkarken, eylül başında Hindistan’daki G20 Zirvesi'nde ilan edilen Hindistan-Orta Doğu-Avrupa ticaret yolunun kanalı teğet geçmesiyle en önemli gelir kaynağı olan Süveyş Kanalı gelirleri de tehlike altına girdi.

Hiç şüphesiz “tarım toplumu” denince tarihsel olarak akla ilk gelen toplum Mısır toplumudur ancak ülke bugün tahıl ihtiyacının tamamını dışardan sağlamaktadır. Aslında çok da sağladığı söylenemez çünkü Mısır o kadar büyük bir ekonomik krizin pençesindeki Sisi rejimi son olarak tahıl satın almak için Birleşik Arap Emirlikleri’nden finans desteği istemek zorunda kaldı. Bu tablo Mısır’ın gerçekten de çoklu bir kıskaç altında olduğunu ve ülkeyi esir alan askeri yönetiminin ülkeye hiçbir katkı sağlamadığını açık seçik ortaya koymakta.

Hiçbir bölgesel hesapta yok

Bütün bunların yanında geleneksel olarak bölgenin abisi olan Mısır, gelinen noktada bu ağırlığını da kaybetmiş görülüyor. Etiyopya, Nahda Barajını tamamladı ve geçen hafta son su tutuş aşamasının da sorunsuz geçtiğini bildirdi. Buna karşılık Kahire ve Addis Ababa arasında yaşanan müzakerelerde hiçbir ilerleyiş kaydedilemedi. Barajın yapılış aşamasında sık sık askeri müdahale ya da barajı havadan vurma tehditleri savuran Sisi rejimi, gelinen noktada eli kolu bağlı halde olan biteni izlemekle yetiniyor. Ayrıca Mısır’ın arka bahçesi Sudan’da yaşanan iç çatışma konusunda defalarca girişimde bulunmasına rağmen iki taraf da Kahire’nin ağırlığını hissetmedi.

10 yıl önce sahip oldukları ekonomik gücü Mısır ordusunun emrine amade kılan Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri de Sisi’yi terk etmiş görülüyor. Bunun en büyük göstergesi Hindistan-Orta Doğu-Avrupa ticari koridoru sırasında Mısır ile istişare bile yapmaya tenezzül etmemiş olmalarıdır. Mısır’ın geleneksel müttefiki Washington ise son olarak 1979’daki Camp David anlaşması sonrası her yıl Kahire’ye gönderdiği milyonlarca dolarlık hibeyi Sisi rejiminin siyasi tutuklular ve insan hakları konusunda istenen adımları atmaması bahanesiyle Kahire yerine bir kısmını Lübnan’a diğer kısmını ise Tayvan’a gönderme kararı aldı.

Mısır ordusu ülkeyi kendisine has bir çiftlik olarak görüyor ve bunu “Mısır’ın Egemen Gücü ordudur.” şeklindeki yaldızlı cümlelerle dile getiriyor. Öyle görülüyor ki Mısır ordusu kendi çiftliğinde yalnız kalmış durumda.