Fiziksel sorunlar azaldı, çocukların yetişme koşulları iyileşti ve çaba harcamadan bir şeyleri elde etmek kolaylaştı. Bu devirde çocuklarımız fanüs içerisinde ve steril ortamlarda yetişiyor. Bir sıkıntı ile karşılaştıklarında çok çabuk paniğe kapılıp çaresizlik hissine kapılabiliyorlar.

Çocuklara baskıyla ve yasakla çok fazla bir şey kazandıramayız, ama bazı durumlarda güçlük ve zorlukların yaşamın bir parçası olduğunu anlamalıdırlar. Çocuklarımıza cezayla sadece neleri yapmamaları gerektiğini gösterebiliriz ama çocuklarımız yapmamaları gereken şeyin yerine neler yapmaları gerektiğini kavrayamaz.

Bununla birlikte çocuğa sınırsız özgürlük kazandırmak da doğru değildir. Çünkü çocuklarımızın özgür olmaları aynı zamanda başkalarının özgürlüğünün kısıtlanıyor olduğu anlamına gelebilir. Aşırı bir özgürlük ve sınırsızlık algısı sonucunda belli bir süre sonra, çocuklar ebeveynlerini denetlemeye ve yönlendirmeye başlayabilir. Ebeveynlik sevgisi ağır basınca bazen anne babalar bu durumun farkında olmayabilir. Çocukların etrafında pervane gibi dönmeye başlayabilir.

Bu tür tutumlar çocuklarına o anda fayda sağlasa da uzun vadede hem çocuklarına hem eşlere hem de aile yapısına zarar vermektedir. Evin merkezinde yetişen çocuklar bencil, saygısız ve şımarık olabilir, hakları olmasa da istediklerini elde etmek isteyebilir ve insanları çıkarları için kullanma eğiliminde olabilir.

Açık ağız dediğimiz devamlı alıcı tip modunda bir kişilik örüntüsüne bürünebilir. Bu nedenle çocuklarımıza haklarını öğretiyorsak sorumluluğunu ve haddini göstermemiz yani yaşam alanlarındaki sınırlarını çizmemiz gerekmektedir.

Bir istatistik: Çocuk merkezli aileler. Çocuklarımız çok değerli, ancak onlara değerli olduklarını hissettirmek için her dediklerini yapmak ve her istediklerini almak zorunda değiliz. Günümüzde bu tarz ebeveyn davranışları giderek daha fazla gözlemleniyor. Biz de bunu araştırdık ve önemli iki bulgu elde ettik.

Birinci soruda “Yemekte çocuğumun sevmediği bir şey varsa onun için ayrı bir yemek yaparmısınız” diye sorduk. Katılımcıların %39’u evet, %43’ü hayır, %18’i kararsızım şıkkını işaretledi. İkinci soruda “Kendi çocukluğunuzda yaşayamadıklarınızı çocuğunuza yaşatmak ister misiniz? diye sorduk. Katılımcıların %54’ü evet, %31’i, %15’i kararsızım şıkkını işaretledi.

Bu sonuçlar da bir problem var, çocuğun her istediğini yaparak onu mutlu edemezsiniz. Bazen yoksunluklar, mahrumiyetler ve sıkıntıları da görmesi lazım evlatlarımızın, insani geliştiren bazen acılardır.

Selametle