Gündem Suriye…
2011’den bu yana neredeyse tek ‘küresel mesele’ bu…
Ama bu meseleyi yanlış kaynaklardan okuyoruz, yanlış insanlardan dinliyoruz, yanlış sonuçlar elde ediyoruz.
Şuradan başlamak lazım:
“Mandacılık fikri bilhassa Erzurum Kongresi günleri öncesi bariz bir şekilde öne çıkar. Halide Edip Adıvar, Ahmet Emin Yalman, Bekir Sami Bey gibi sivil menşeli şahısların yanı sıra İsmet Paşa gibi asker menşeli Kuvayı Milliyeciler, Amerikan Mandasını bir kurtuluş çaresi olarak görmektedirler.” (J. Glasneck, 1998)
“İsmet Paşa dahi o günlerde, Amerikan milletine müracaat edilirse pek ziyade faydalı olacak. Memleketi Amerika’nın murakabesine tevdi etmek yegâne ehven çaredir.” (A. Ağaoğlu, 1993)
Erzurum Kongresi günlerinde 3. Kolordu Kurmay Başkanı Ahmet Zeki’nin Mustafa Kemal’e gönderdiği bir yazının şu bölümüne bakalım:
“… Amerikan mandası tahakkuk ediyor. Amerikalılar şayan-ı tercihtir. Anadolu bazı kuyud ve şeriat tahtında bu mandayı kabul etmek üzere teşebbüsatta bulunmalı ve Amerikalılarla bu hususta temasa geçilmelidir.”
Mustafa Kemal’in mandacı telgraflara verdiği cevap aynen şöyledir:
“İstanbul’dakiler bizi Amerika’da Wilson’a, senatoya ve kongreye müracaat ettirmek ve bütün Türk milleti namına istenen bir manda oyununa düşürmek istiyorlar, bu oyuna gelmeyeceğiz.”
O oyuna düşülmedi fakat başka oyunlar ortaya çıktı. Kimi fark edildi, kiminin tuzağına düşüldü.
Büyük Şeytan’ın başkanı “Suriye’de Kürtler’i vurursa, Türkiye’yi ekonomik açıdan yıkıma uğratırız” diye bir tweet attı. Aba altından sopa gösterdi. Türkiye’nin geçen yaz aylarında yaşadığı ekonomik krize gönderme yaptı.
Bu tehdit yeni değil…
Hatırlayalım:
Dönemin İngiltere Başbakanı Thatcher, 7-8 Haziran 1990’da İskoçya’da düzenlenen NATO Zirvesi’nde aynen şunları söylemişti:
“SSCB yıkılmıştır. Karşımızda artık bir düşman kalmamıştır. Ama düşmansız bir ideoloji yaşayamaz. Yeni bir düşman aramaya ise hiç gerek yok; yeni düşmanımız İslâm’dır…”
Ve 10 yıl sonra…
ABD, Afganistan’a saldırma kararı almıştı. Yıl 2001… Dönemin başkanı ‘küçük’ Bush, BM Güvenlik Konseyi’nden 14 Kasım 2001 tarihinde 1378 sayılı kararı çıkartmıştı. NATO kuvvetleriyle Afganistan’ı işgalden önce niyetini şöyle açıklamıştı: “Haçlı savaşını (yeniden) başlatıyoruz!”
Bütün bu uçları bağlamadan bugün ne Libya, ne Irak, ne Mısır, ne Türkiye ve hatta ne de İran meselesini anlamamız çok güç. Hatta Gezi’yi, 17-25 Aralık’ı, Hendek ihanetini, 15 Temmuz’u, 2018 ekonomi krizini anlamamız çok zor.
Son günlerde Suriye’yi Arap Birliği’ne dönmeye ikna etme çabalarının…
Suriye’nin üniter yapısını korumak adına döndürülen dolapların…
Büyük Şeytan’ın Suriye sınırına 32 kilometrelik ‘güvenli bölge’ saçmalığının…
Menbiç, Telabyad, Resulayn hattının Esed’e teslim edilme tiyatrosunun…
Arabistan’ı tehdit ediyor diye İran’a operasyon yapma hazırlığının…
Ve daha birçok meselenin kökeni, ‘küçük’ Bush’un itirafına kadar iniyor.
Fotoğrafa daha yakından bakılınca asıl büyük parçanın Türkiye olduğu çok net biçimde görülüyor.
Trump’ın ilk baş stratejistlerinden -çünkü sonraları kimse tutunamadı- Steve Bannon aslında olayı çok veciz biçimde özetliyor: “Çok tedirgindim… Bu adam hiçbir şey bilmiyordu. Umurunda da değildi…”
Dolayısıyla bir de böyle bakmak lazım…
Biz, ‘tam bağımsızlık’ ve ‘ulusal güvenlik’ idealinden sapmaz isek…
Ve bu yürüyüşü bilerek, anlayarak ve doğru yorumlayarak sürdürür isek…
Bu badirelerin üstesinden geleceğiz; bekamızı bu belalara rağmen sağlam temeller üzerine inşa edeceğiz…
İnşallah…