Evet, evet, 15 Temmuz; gerçek bir tiyatrodur!.. Hem de öyle böyle değil!..

Yapımcısı ve yönetmeni ABD ve tüm Batı/l…

Başrol oyuncuları dindar görünümlü kindarlar, yiğit görünümlü itler; ederi bir dolar, boynunda yular olan şeddeli eşekler, münafıklar ve de darbecilik genlerine işlemiş Kemalist laik güruhun bir kısmı!..

Seyircileri ise darbeyi Bakırköy’den ilçe başkanının evinden kahve eşliğinde izleyen ana muhalefet lideri başta olmak üzere vatanını, milletini, devletini iktidar hırsı ve koltuk uğruna satmaya hazır muhalif görünümlü gaflet, dalalet ve hıyanet çetesi…

Her şey kâğıt üzerinde planlanmış, en ince ayrıntısına kadar hesaplanmış ve senaryoya yazılmıştı.

Ancak bir şey hesaba katılmamıştı, tiyatro öyle bir oyun ki fırsat verirseniz siz sahnedeyken oyuna dışarıdan dâhil olanlar, oyunu yönlendirenler olabilir. 15 Temmuz tiyatrosunda da(!) tam olarak bu oldu.

Senaryoda sadece figüran olarak yer alan millet ve oyunun kötü adamı(!) sonunda mutlaka saf dışı edilecek olan milletin Reis’i oyuna müdahil oldu. Tiyatro(!) bir anda değişti.

Yapan, yöneten, yazan ve oynayanların istediği, senaryoda yazıldığı gibi sonuçlanmadı oyun. Oyunda kendilerine figüran gözüyle bakılan millet, oyunun kötü adamı(!) Reis’in bir işaretiyle oyuna dâhil olup başrole kendisi geçti ve tüm senaryoyu değiştirdi. Hesapta olmayan şeyler oldu, figüranlar(!) inisiyatifi ele geçirdi.

Sonrasında olanlar hepimizin malumu… Vatan hainlerinin, işbirlikçilerinin tüm gözü dönmüşlüklerine, hainliklerine, caniliklerine, canavarlıklarına, ellerindeki göreceli tüm güce rağmen milletin iman gücü ve vatan sevgisi, bu yavşaklara dünyayı dar etti. Bir kısmı olayların seyri değişmeye başlayınca soluğu asıl memleketlerinde -Yunanistan, israil, ABD’de- aldı.

Şu ülkenin Türkler’i, Kürtler’i, Zazalar’ı, Lazlar’ı, Çerkesler’i vb. hepsinin nasıl manyaklar(!) olduğunu anlamış olduk. Mesele vatan, ümmetin son kalesi olduğunda en ehli dünya, en günahkâr görünenin bile içindeki iman cevheri,  iman kuvveti nasıl da ortaya çıkıyormuş. Şükür,şükür, şükür!..

İşin trajikomik tarafı da nedir biliyor musunuz?  Hainleri de bir o kadar aptalmış. İçinde yaşadıkları bu necip milleti zerre kadar tanıyamamışlar. Recep Tayyip Erdoğan’ın bu millet için ne anlama geldiğini kavrayamamışlar.

Ya kibirden ya Allah’ın da bir hesabı olabileceğini hiç düşünemediklerinden kendi hesapları şaşınca apışıp kaldılar.

Ancak zaman geçtikçe FETÖ ile mücadelede yapılan hatalar ve hainlere de hak ettikleri kadar sert davranılmaması neticesinde moral ve motivasyonları yükseldi. Tekrar kendilerinde güç olduğu vehmine kapılıp iyice zıvanadan çıktılar, pervasızlaştılar. En ufak bir pişmanlık emaresi göstermedikleri gibi kendilerini “kahraman” ve yaptıkları alçakça ihaneti de kahramanlık olarak görmeye ve göstermeye başladılar.

Vatanını, milletini, dinini bir dolara satan bir dolarlık alçak hainler, mahkemeden bir dolarını isteyecek, mahkemeye “hero/kahraman” yazan tişörtle gelecek kadar arsızlaştılar.

Bu da şunu gösteriyor: Devlet ve adalet mekanizması, bu bir dolarlık alçak hainlerle mücadelede zafiyet içinde… Onlara haddini bildirmekte yetersiz, içerideki hainleri temizlemekte yeterince hızlı değil.

FETÖ hainlerinin mahkemeye hâlâ onların moral ve motivasyonunu bitirecek bir kıyafet ve yöntemle getirilmiyor olması, bir zafiyet değil de nedir? Hepsi bir KHK ile halledilebilecek kadar basit değil mi? Devlet, kendine ve milletine ihanet edenlere karşı sonuç alıcı hızlı kararlar almayacaksa kime karşı alacak?

Rabbim, bu milleti bir daha böyle tiyatrolarla(!) karşı karşıya bırakmasın; şehitlerimizin şehadetini kabul eylesin, sağlık sorunu yaşayan gazilerimize sağlık, sıhhat ve afiyet versin.

Bankamatikler, marketler yerine meydanlara, vatan müdafaasına, şehadete koşan milletimizden de Allah razı olsun!..