“PKK terör örgütü değil mi sizin onlarla ne işiniz var” diyorsunuz. Önemli değil Tayyip Erdoğan’a karşı ya yeter diyorlar. FETÖ’cüler darbe yaptı, 250 şehidimiz, binlerce gazimiz var diyoruz. O darbeyi Erdoğan yaptı. Zaten zamanında biz onlara karşıyken Erdoğan onlarla beraber oldu diyorlar. Peki, siz bugün nasıl bu katillerle berabersiniz diye sorduğumuzda, olsun şimdi bizimle beraberler ya Erdoğan’a karşı diyorlar.

Almanya, Hollanda, Avusturya, Belçika, İsviçre, İsveç… Türkiye’ye karşı, orada yaşayan vatandaşlarımıza her türlü baskıyı, tacizi uyguluyorlar, bir Türk olarak hiç mi kanınıza dokunmuyor mu diyoruz. Düşmanımız ortak: Tayyip Erdoğan. Aramızı da bozdu dost ülkelerle diyorlar.

Bakın Esed denilen katil milyonlarca insanı aç susuz bıraktı, kimyasal madde atıyor, çocukları öldürüyor, beş yüz binden fazla Müslüman öldü, bunların arasında çok sayıda soydaşımız da var. Tayyip Erdoğan bu katile karşı tek dik duran lider, diyoruz. Yok diyorlar, Esed bizim dostumuz, Tayyip bizim ortak düşmanımız. Esed kalsın, Erdoğan gitsin…

Avrupa’da bu ülkenin cumhurbaşkanı ile ilgili afiş asılıyor ve o afişte bir silah Cumhurbaşkanımıza doğru sıkılmış vaziyette. Düşünüyorsunuz ki içinde az aidiyet duygusu olan oy vermese de Avrupa’dakilere kızar, tepki koyar. Nerede! İçimizden geçeni afiş etmiş, bizde demokrasi olmadığı için biz yapamıyoruz, diyorlar.

Fransa’da bir profesör hem de televizyon kanalında Cumhurbaşkanımız için “Bu adam yok edilmeli, defalarca da olsa suikastlar düzenlenip bir şekilde öldürülmeli” diyor ve bakıyorsunuz bundan mutluluk duyuyor, hak ediyor deyip gâvurlardan medet umuyor.

Bir vatandaş çıkıp ben demokratik hakkımı kullandım ve evet verdim diyerek açıkça iradesini koymaya görsün sanal âlemde, medyada ne kadar leş kargası varsa topluca gerçek ve sahte hesaplarla o kişiye saldırıp adamı doğduğuna pişman ediyorlar. Ve bu aşağılık yaratıklar da Erdoğan diktatör sen nasıl evet veririsin, diyerek demokratik tercihinde bulunan insanlara salyalarını akıtıyorlar.

Bir MHP’li bir kardeşim aradı ve dedi ki: “Hocam, liderime inandım ve evet verdim ve bunu da açıkladım. Açıklamaz olaydım ne kadar kendini MHP’li diye tanıtan arkadaşım varsa bana saldırıyor hâlâ.” “Pişman mısın?” dedim. “Asla! Hatta bu baskılardan sonra iyi ki evet demişim” dedi.

Seçimlerden önce kendisine inandığımız, güvendiğimiz mütereddit arkadaşlara dedim ki, endişelerinizde haklılık payı vardır ama zaman bunları dillendirmenin zamanı değil. Bir hayır çıkarsa bunlar bizi 28 Şubat’tan beter yaparlar. Bazıları, olur mu hocam dediler. Bakın bugün 1milyon 400 binlik çok net farka rağmen hala meşruiyet sorunu yapıp seçimlere gölge düşürmeye çalışıyorlar. Sürekli yalan ve iftiralarla saldırıyorlar. Özellikle gençleri sokağa dökmeye çalışıyorlar.

Vatanını, milletini her şeyin üstünde tutup da hayır verenlere sözüm yok. Ama hayır oylarının yüksekliğini kendi hanelerine yazıp ülkelerine ihanet eden, gavurla, hainle işbirliği yapan, teröristlerle kol kola gezen, Erdoğan’ı itibarsızlaştırmak hatta yok etmek için taşeronluk yapanlar zannediyorlar ki; bundan sonrası onlar için daha kolay olacak.

Asla olmayacak. O zalimler, o hainler içlerindeki kin, düşmanlık, fitne ateşinde boğulup gidecek. Bu milletin imanı, bu milletin irfanı onları yok edecek. Bu milleti şimdiye kadar hep içinden yiyip bitirdiler. Dışımızdaki düşmanlar, içimizdeki hainler derken şimdilerde gönüldaşlarımızın arasına fitne sokmak derdine düştüler. İçimize sızdılar. Kriptolarıyla algı yapıp bizi ümitsizliğe düşürmeye hatta saf değiştirtmeye çalışıyorlar.

Ümitsizliğe gerek yoktur. Allah inananlarla beraberdir ve O’nun ipine sarılan için hep aydınlık, huzur, mutluluk vardır…