Türkiye başta olmak üzere İslam coğrafyasında, küresel güçlerin stratejilerinin bir sonucu olarak, icra kuvvetlerinin istihbarat unsurları tarafından, uzun yıllar öncesinden başlayarak paralel, rasyonel ve irrasyonel örgütlerle birçok farklı yapılar kurdukları bir malumattı.

Türkiye olarak bu gerçeği 15 Temmuz’u yaşayarak bütün çıplaklığı ile anladık.

Bu yapılardan sadece biri olan FETÖ terör örgütü üzerinde, bütün olup biteni okumak, bir çok sakınca doğurmakla birlikte diğer bir çok kripto şahıs ve örgüt yapılanmalarının üzerini örter.

Olağan üstü hal ve süreçlerde, çeşitli mağduriyetlerin oluşmaması mümkün değildir…

Sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel, sivil toplum, akademik ve bürokratik birçok alanda örgütlenmiş birçok yapı söz konusudur.

Sadece ABD, İsrail istihbarat örgütleri ve birtakım NATO gladyo unsurları değildir bu yapıların arkasındaki güçler.

Bütün AB ülkeleri ve birtakım Asya ülkelerini sayabilirsiniz.

15 Temmuz ile birlikte OHAL ilan edilerek, bütün bu yapılarla büyük ve geniş bir mücadele başlatılınca malum güç merkezleri, medyadaki, ekonomik yapılardaki ve üniversitelerdeki akademik elemanları vasıtasıyla saldırıları yoğunlaştırdılar.

Bütün bu temizlik mücadelesi içinde, içerde terör unsurları ile dışarıda Fırat kalkanı operasyonu gibi sıcak bir çatışma içine girildi.

Üstelik böyle çok olağan üstü bir süreç içinde bir sistem değişikliği öngören reformun, çok önemli bir referandumun da arafesindeyiz.

Böyle bir izmihlal içinde, benimde kardeşim dâhil, uzun yıllardır tanıdığım konuyla hiçbir ilişkisi bulunmayan arkadaşlarım ve dostlarım da mağdur duruma düştüler…

Millet ve devlet olarak büyük bir seferberlik içinde, vatan savunmasında birçok şehit vererek ve gazi olarak bedel ödediğimiz dönemde, hem kardeşime, hem de arkadaşlarıma uğradıkları mağduriyet nedeniyle şunu söyledim;

Demek ki sizin de bu vatan için ödemeniz gereken bedel budur, sabırla ve sükûnet içinde sonuçlanmasını bekleyin…

Medyada kümelenmiş birçok kalemşorun, timsah gözyaşlarıyla hümanist bir kalıba bürünerek mağdur edebiyatına bir katkım olur mu bilemem ama onlara yine de hatırlatayım: Firavun da Nil’in mağduruydu…

Mümin ve Müslümanlar’ın bir başka tarifi de; Kalplerinde hiçbir varlığa karşı kin ve intikam duygusu beslememeleridir.

Şu yeryüzünde Müslümanların, ontolojik anlayışlarından dolayı hiçbir varlığa karşı düşmanlık beslemeleri mümkün değildir.

İşin aslı esası; Müslümanın düşmanı yoktur, İslam’ın düşmanı çoktur.

Mağduriyete hangi veçheden baktığınız önemlidir.

Bu işin aslı ve esasını bilen kriptolar kolayca her ne kadar ‘mağdur’ edebiyatına yatsalar da, canımız pahasına bu aziz vatanı koruyup kollayacağımızı 15 Temmuz’da gördüler ve bildiler.

Ve asla bu gerçeği unutmamalarını hatırlatırım vesselam…