“Cumhuriyet mitingleri” ile başlayıp (ki içerisinde 367 absürtlüğü, 27 Nisan e-muhtırası, 7 Şubat 2002 MİT operasyonu, Gezi operasyonu, 17/25 Aralık Yargı darbe operasyonu, hendekistan politikaları da olan) 15 Temmuz’a kadarki süreç, Türkiye’yi ve AK Parti’yi Erdoğan’sızlaştırmanın birer hamlesi, adımı olduğunu biliyoruz.

     Maksat Erdoğan’ı pasifize etmek, etkisiz kılmaktı. Zira AK Parti’yi ve Türkiye’yi Erdoğan’sız yönetmek, yönlendirmek, yutmak daha kolaydı. Erdoğan, salt bir Erdoğan demek değildir; bir davayı, düsturu, derdi temsil ediyor. Erdoğan, bir makamı, mevkii sembolize etmiyor; mazlumları, mağdurları, bikesleri, sessizleri temsil ediyor.

     Erdoğan’a olan desteğimiz, on yıllardır çaresizlik içerisinde bekleyen insanlara umudu aşılamasına, “bir yol var” demesine, zulme karşı sessiz kalmayışınadır. “Biz kefenimizi giyerek yola çıktık” deyip dünyevi korkulara, şer cephesinin tehditlerine meydan okuduğu için yanında, arkasında saf tuttuk. Kafasına göre dengeleri, denklemleri dizayn etmek için tekrar sahne alan emperyal “tanrı”lara, “hop” deme cür’eti gösterdiği için canımızı ona siper ettik.

     Millet, AK Parti ve Türkiye’yi Erdoğan’sızlaştırma hamlelerini gördü ve o dönemden beri Allah’ın takdir ve yardımıyla Erdoğan’a zırh oldu. Yeni Çanakkale cephesi tahkim edildi; Seyit Onbaşılar, Nene Hatunlar, Sütçü İmamlar, Said Nursiler, İskilipli Atıflar hepsi üstüne düşen görevleri yapıyorlar. 100 yıl sonra da aynı dirayet, azim, inanç ve kararlılık var. Allah’ın izniyle bu dirayeti yenecek fani güç yoktur.

     Erdoğan bu hafta AK Parti’ye tekrar üye oldu ve evine, yuvasına döndü. Böylece direksiyonun kontrolü daha kolay olacaktır. Bu arada Başbakan Yıldırım da müthiş bir sınav verdi. Nefsini ayaklarının altına aldı, ahde vefa “adam”lık nasıl olurmuş gösterdi. Millet kendisini hep hayırla yâd edecektir.

     Bundan sonra elzem olan adımlar:

– Partideki siyasi FETÖ militanlarını deşifre edip kapıya koymak, yargıya teslim etmek. Millet, FETÖ ile mücadelenin, tavandan tabana doğru yapılmasını gerektiğini düşünüyor. Böyle olmadığında FETÖ ile mücadelenin sulandırıldığına kanaat getiriyor. (“Siyasi ayak yok” denecekse bu, insanlara inandırıcı gelmez, ters de teper!)

– Parti içerisinde (ki 2011 seçimleriyle birlikte başladığını düşünüyorum) menfaatperest, cebini ve ekonomik çıkarlarını düşünüp nepotizmi de baş tacı eden bir kısım “rozet neferi” var. Partiye, haksız, hukuksuz işlerini yürütmek için trene binen bu kesimi def etmek hayati öneme haiz. AK Parti’ye ve Erdoğan’a en büyük zararı bu kesim veriyor.

– Hakikatte Erdoğan’ın dava değerleriyle alâkası olmadığı halde “Erdoğan’cı”, “Reis’çi” kılıklarında dolaşıp (Gerçekten Reis’çi de olabilirler, ancak kendileri haricinde herkesi tekfir, tenkit, hatta tehdit etme vazifeleri!, insanların AK Parti’den uzaklaştırılmasına sebep oluyor, referandumda bunu net olarak gördük) bugüne kadar AK Parti’de ve öncesinde dava ve değer ehli olan neferleri hizaya sokma, had bildirme görevi üstlenen güruha sınır ve çizgilerini göstermek. Bir diğer “biz eskiden beri varız, siz yeni geldiniz” ahmaklığıyla hareket edip kamplaştırmaya sebep olan güruh da aynı duruma tabiidir.

– 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde AK Parti’den kayan Kürt seçmenin (ki ekseriyetinin referandumda döndüğüne kaniyim) rızasını ve gönlünü kazanmak, tekrar kaymalarının önüne geçmek de büyük ehemmiyet teşkil ediyor. Bu, hem ülke selameti, birliği hem de 2019 için olmazsa olmazdır.

– Taşeron işçilere kadro, asgari ücret, akaryakıt fiyatları vs. ekonomik adımların üzerine eğilip toplum refahına yönelik adımlar atmak da milletin beklentileri arasında.

– Hasıl-ı kelam hedef, %51,4’ü, %60’lara, 70’lere çıkarmak olmalı. Milletimizde, hizmet edene ve değer, kıymet bilenle yoldaşlık anlayışı; AK Parti’de de hizmet etme şevki, değer, kıymet bilme anlayışı, potansiyeli var.

O zaman silkinerek, haydi bismillah…

Ressam Bob, “Şuraya da Reis’in arkasına sığınıp kirli suratlarını paklayanları; kendisini Reis’in arkasına saklamak isteyenler üzerinden Reis’e sallayan iki kitleyi çizelim” demiş midir?!