Referandum sonrası ikinci büyük dalga ile karşı karşıyayız. ByLock üzerinden yeni bir liste daha dolaşıma girmiş görünüyor. Ben 15 Temmuz’dan bu yana kendime şu soruyu soruyorum: “Eğer FETÖ’cüler ByLock adlı mereti kullanmamış olsaydı devlet ne yapacaktı?” Bir soru daha var, şeytanın gördüğü yerden: “Acaba durmadan güncellenen bu ByLock listesinden kamu idaresi rahatsız mı?” Mesela; “kime, nereye dayanacağı belli olmayan, hangi sokaktan ortaya çıkacağı kestirilemeyen bu canavar ne zaman ölecek” diye soruyor mudur devlet?

Bizim memlekette terörle mücadele elbette kolay değil. Yakın tarihte, terörle mücadele etmek üzere ne zaman bir yapı işbaşına gelmiş ise yeni kargaşa ve hastalıklı yapılanmaların türediğini ve sakıncalı vatanseverler hikayesini okumadık mı!

60 darbesi ile vatandaşın başbakanını asan duygucu devrimcilerin yol açtığı hasar muhafazakârların halen ezberinde. Köylü millet, askerin bir gün kapıyı vatandaşın hayrına çalmayacağını ne yazık ki o travma üzerinden öğrendi.

Devletin yeni duygucu kahramanları, ASALA’dan itibaren taşıdıkları misyonu Güneydoğu’da da icra ederken devletle vatandaş arasındaki mesafeye fırsat vermediler mi!

Devlete hep teşne ve devlete itaate amade İslamcılar 90’larda iktidara gelince araya soğukluk ve husumet asker eliyle girmedi mi!

Onlarca yılda devletin hamisi ve medarı iftiharı ordunun kudretli subayları Ergenekon ve Balyoz süreçleri ile vatan haini iddiasıyla yargılanmadı mı!

Devlet kahramanları ile ona ihanet edenler yer değiştirmedi mi!

Çok geçmeden devletin kahraman askerlerinin iftiraya uğradığı ve asıl hainlerin FETÖ’cüler olduğu ortaya çıkmadı mı!.

Son durum, vatana ihanetle suçlanan Balyozculara iade-i itibar, vatan kahramanı rolündeki FETÖ’cülere de ihanet-i vatan değil mi!

Bir memleket düşünün ki otuz kırk yıl içerisinde birbirinden farklı gruplar vatan kahramanlığı ve vatan hainliği kulvarında her beş-on yılda bir yer değiştirmiş olsun.

Millete reva görülen, bu denli temelden bir yıkım ve bu kadar kalıcı bir hasar.

Moğol istilası döneminde dahi düşman ve tehdit algısı bu derce değişkenlik arz etmemiş, hiçbir Bizans oyununda ve Ali Cengiz’in hileli değişiminde roller bu denli insafsız biçimde değişmemişti.

İçinden geçtiğimiz süreci de ne ölçüde sağlıklı yürüttüğümüzden emin değilim. Allah’ın pek güzel kullarından Akif Emre ağabeyin de işaret edip aramızdan gittiği üzere “devlet maslahatçılıkla işi götürmekte”.

Ruslar “İnsan üç şeyden meydana gelir; et, kemik ve evrak” derlerdi. Şimdi şu ByLock olmasaydı devlet FETÖ’cüleri bulamayacak mıydı yani. Ya da ‘ByLock çıkmadıysa FETÖ’cü değil’ mi diyeceğiz.

Bir yüksek bürokrat düşünün. Her türlü parasal ve sosyal ilişkisi yıllara dayanmakta. Her türlü zor zamanında malum yapılarla hareket etmiş, yükselmelerinde koluna girmişler ve en yukarılara taşımışlar. Bu görüntüler ortaya çıkmasın diye de sorumlu olduğu kurumlarda, bile bile koruma ve kollama gayreti içerisindeyken ideolojik ve duygusal sebeplerden birilerine yaranmak ya da başka şahsi hesaplarını görebilmek üzere masum insanlara karşı da saldırma ve iftira cüreti gösterebilmekte.

Bu son derece kaypak zeminde, kendisine bu cesareti veren de asla ne özgül ağırlığı, ne sadakati ne de fetö meto gibi örgütlere karşı tavrı ve duyarlılığı değil.

Şu anda terörle mücadelenin önündeki en büyük mesele bu. ‘Ucu kime dokunursa dokunsun sonuna kadar gidilecek’ diyenlerin tavrı. Bir tarihte, kişisel ve duygusal sebeplerden herhangi bir hakkaniyete ve ehliyete dayanmayan rezervlerin devlet adamı karizması pahasına devam ettiriliyor olması ne acıklı bir hayat hikâyesidir…