Darbe, meşru hükümete karşı silahlı kalkışma girişimi. Bunun kanunlarımızda cezası çok açık. Bu öylesine büyük bir cürüm ki, milletine silah çekenler ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılıyorlar. Ya darbe günü, silahlı eylemlere iştirak etmeyen, fakat siyasi destek verenler? Onlar, darbe sonrası kurulacak yeni rejimin meşrulaştırılması için gerekli aktörler değil mi? Her darbe sonrası onlara ihtiyaç duyulmadı mı? Generaller, apoletleriyle bir ülkeyi ne kadar yönetebilirler ki?
Dünyanın en kirli istihbarat örgütlerinden birisi olan FETÖ’nün, yandaşlarının ve muhalefet denilen “kirli bohça”nın 15 Temmuz sonrası diline doladığı, manipülasyon için sosyal medyada kampanyalara vardırdığı söylemi ne idi? “Darbenin siyasi ayağına dokunulmadı.”
Peki bu ayağı nerede aradılar? Savaş uçaklarıyla, helikopterleriyle, tepeden tırnağa silahlı infaz timleriyle öldürmek için saldırdıkları Cumhurbaşkanı’nın yanında, yöresinde. Öyle bir utanmazlıkla hareket ettiler ki, adeta Cumhurbaşkanı kendisine vahşice saldıran bu ihanet şebekesini kendi elleriyle koruyordu. “Dershane öğretmeni, pazarcı teyze, gazete abonesi tutuklanıyordu”, fakat siyasilere dokunulmuyordu; eli kanlı binlerce “asker-polis kıyafetlinin” ağır cezalara çarptırılması ise küçük bir teferruattan ibaretti bu adice tezgahlanmış propagandaya göre.
Darbe günü eline silah almamış, bu çirkin kalkışmanın içinde yer aldığı belgelenmemiş kişilerin cezalandırılması elbette çok kolay değil. İster “herşey 15’inden sonra daha güzel olacak, ben başbakan olacağım” desin; ister “yurtta sulh” diyerek darbe öncesinden işaret fişeği çakmış olsun. Delil yoksa, ceza da yok. Adalet bunu gerektirir.
Peki, 2012’de MİT Müsteşarı’nın ellerine kelepçe takılması girişiminden, 17 Aralık darbe girişiminden, FETÖ’cü savcıların adliye kapılarında bildiri dağıtmasından, devletin silahlı tırlarının durdurulup askerinin başına silah dayanmasından sonra bu kadar cürüm ortalığa saçılmışken; eski bir bakan FETÖ’nün gazetesi önünde tutuklanan örgüt üyeleri için eylem yapıyor, slogan atıyorsa, siyasi ayağı nerede aramalı?
Gezi kalkışmasını desteklediği için Hükümetle ters düşen, FETÖ’cü polislerin görevden alınmasından sonra ise istifa eden İdris Naim Şahin‘i AK Parti İçişleri Bakanı yaptı, doğru. Peki örgütü savunduğu için partisiyle yolları ayrılan Şahin’i şimdi Ordu’dan aday yapan İYİ Parti bu ayağın neresinde?
Suç işlediği belgelenmediği bir dönemde görev yaptırdığı için Ak Parti’yi suçlayanlar, bunca cürümden sonra “vatandaşı köçek gibi oynatmasıyla maruf” Şahin’i neden bağırlarına basarlar?
FETÖ’den “dindar ve vatansever takiyesi” yaptığı dönemde nefret eden, alenen suç işlediğinde ise gazetelerini tavaf eden sözde siyasilerden bu sorulara cevap vermesini beklemiyoruz.
Ahlak ve iz’an da beklemiyoruz. Yalan ve iftira ile yaptıkları sözde politikalarına; teröristle dahi kurdukları kirli ittifaklarına darbecileri de eklemiş olduklarını görüyor ve sadece tiksiniyoruz.
Ne de olsa, millet darbe gecesi meydanlarda can verirken, TV’den heyecanla bu korku filmini seyreden siyasi liderlerin, ATM kuyruğunda geceleyen, market raflarını boşaltan, tankları selamlayan seçmenleri var. Onlara “FETÖ’nün siyasi ayağı martavalını” bolca anlatabilirler, üzerlerine boca ettikleri çirkefi gizleyerek.