Cumhuriyet devrinde, özellikle 1924’ten bu yana Cumhuriyet ideolojisinin din politikalarını tashih etmesi, laiklik politikasını yürütmek, modern İslam yorumları üretmek ve bu yorumları savunmak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevi olarak görülüyordu. O dönemde diyanet kadroları ilim kadrosu olmaktan öte “sığıntı” ve “besleme” gibi konumlanmaktaydı.

Bununla birlikte Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren dini alana uygulanan baskı politikaları bir yönden muhafazakâr halk kesimlerini Osmanlı döneminden miras kalan ve o dönemin toplumsal dokusunda önemli bir işlev görev tarikatlar, cemaatler, vakıflar gibi yapıların çatısı altında toplanmaya sevk ederken bir yandan da bu çevrelerde resmi din söylemlerine karşı ciddi bir güvensizlik duygusunun oluşması gibi bir sonuç vermiştir. Bu durum diyanete karşı olan tutumu olumsuz etkilemişti.

Diyanet tüm bu olayların haricinde de Cumhuriyet’ten bu yana siyasetin kadrajından hiç çıkmadığı gibi bazı cemaat ve tarikatlarında tasallutundan da kurtulamamıştı. FETÖ’nün 15 Temmuz hain darbe girişimiyle birlikte açığa çıkan kirli iş birlikleri birçok kurumu olumlu etkilediği gibi diyaneti de olumlu etkilemiştir. Öyle ki diyanet belli bir kesimin ya da görüşün tasallutu altında olmaktan çıkmıştır. Şu an Türkiye’de en örgütlü kurum diyanettir. Mahalledeki imamından, ilçesindeki müftüsünden, ilindeki görevlisinden ciddi anlamda büyük bir teşkilattır. Yıllardır bu kurumun aktif olarak kullanılamaması da ayrı bir dezavantajdır.

Diyanetin üstüne düşen görevi vakıflar ve dernekler üstlenmektedir. Mahalledeki öksüz çocuğu, gariban aileyi, düşmüşü, yoksulu mahalle imamından başka kimse iyi tanıyamamalı. Cami imamları hutbelerde cami için yardım istemek yerine mahalledeki aç ve yoksul vatandaşlar için yardım toplamalı. Cami imamlarının görevi camiyi kalkındırma ve geliştirme olmamalı!. Yoksula yardım işlerinin vakıf ve derneklerden alınıp bizzat cami bünyesinde yapılması gerekir. Toplumun yeniden kalkınması ve inşası diyanet teşkilatıyla birlikte yapılmalı. Elimizdeki sermayeyi tüketmemeli!

Tüm bunları dedikten sonra, dışındaki zehirli kabuklardan sıyrılan diyanetin muhteşem bir organizasyonundan bahsetmek istiyorum. Diyanet personeli ve gönüllülerin katkılarından oluşan “Diyanet İşleri Başkanlığı Öğrenci Evleri” projesi.

FETÖ’nün 17-25 Aralık operasyonundan sonra kendini temizlemeye alan Diyanet; 2014 yılından bugüne kadar tam 3.150 üniversite öğrencisini öğrenci evlerinde ağırlamaktadır. FETÖ’nün öğrenci evleriyle karıştırılmasın bu evler. FETÖ’nün evlerinde militan yetişirken diyanetin öğrenci evlerinde yarınki Türkiye’nin mimarları yetişmekte. Biri yıkmak üzere yetiştirilirken diğeri inşa için yetiştirilmekte.

İşte bizlerin Diyanet’ten beklediği projeler bunlardır. Şimdi bizlerin yapması gereken ise ilimizde bulunan müftülüklere gidip bu hayra (Öğrenci Evlerine) ortak olmaktır. Diyanet gibi örgütlü bir yapıyı bu tür aktivitelere sevk etmeli ve gereken desteği sağlamalıyız.