Allah bize güçlük çıkarmak istemez. Ancak bizi temizlemek ve üzerimizdeki nimetini tamamlamak ister.

Şükretmemiz gerek doğrunun yanında yer aldığımız için, şiddete, zulme, darbeye, ihanete, vahşete direndiğimiz için.

Din, insan içindir; insan din için değildir. Ancak bu gerçeğin üzeri örtülünce, dinin doğası bozulup gönderiliş amacının dışına çıkarılınca, FETÖ’nün görüş ve anlayışları, Allah’ın hükmünün önüne geçirilip özünden uzaklaştırıldı.

Peki, aklım almıyor bu millet bozulmaya bu kadar meyillimi gerçekten?

Bir millet bu kadar kahraman çıkarıp dünyaya örnek olabiliyorken aynı zamanda tarihin en büyük çaplı ihanet şebekesini var edebiliyor?

Burada tuhaf bir durum var.

Bunun daha çok tartışılacağını ve daha derinlere inileceğini ve bu çürümüşlüğün kökeninin uzun zaman araştırılacağını düşünüyorum. Toplum bilimcilerin, sosyologların, psikologların önünde meşakkatli bir konu olarak bu vakıa gerçekliğini hiç kaybetmeyecek.

Toplumun yok sayılamayacak kadar önemli bir bölümü nasıl olurda bu denli hainliğe eleman olabilir?

Toplumumuzun içinde pek çok kişi daha önceden neden yüksek sesle bağırmadım diye kendini sorguluyor mu acaba?

Düşünüyorum da acaba onları dinleyen olur muydu?

Söyleyeceklerimi dikkate alan olur muydu? Bundan şüphem var.

Zavallı pek çok kişi bu FETÖ örgütü tarafından katledilmedi mi?

Bütün ülke kusuyor gibi adeta. Ne çok acı yaşanmış, ne çok günah işlenmiş, ne çok insan biliyormuş da susuyormuş.

Kimler konuşmaya çalışmış da seslerini bir türlü duyuramamışlar şimdi her şey bir, bir aydınlanıyor.

Allah’a ait olan apaçık ve anlaşılır dinin, sapık bir paranoyağın çarpık hüküm ve yorumları sebebiyle nasıl bir afyona dönüştüğünü her geçen gün daha çok idrak ediyoruz.

Biliyor muyduk? Bundan çok emin değilim.

Zira 15 Temmuz gecesi bütün ülkede yaşadıklarımız bu derece tehlikeli, saldırgan, vahşi olabileceklerini aklımıza getirmedi sanırım.

Bir kişinin değil, bir kitlenin ölüm makinelerine dönüşebileceğini hiç mi akıl etmedik?

Ama yaşadık ve gördük. Ne acı ki gördük.

Bugün bile insanların manevi duygularını istismar eden saklı kripto ne çok Fetöcü var.

Bunun yanı sıra bu yaşananları fırsat bilip toplumu dinsizleştirmeye çalışan, zavallı insanlara zamanında etmediği eziyeti bırakmayan ne kadar laikçi yobaz var.

Sahte dinler bolca sahtekâr üretir. Şeytanı en fazla sevindirecek şey, insanların din adına bir şeyler uydurmaları ve uydurdukları o şeylerin peşine takılarak hakikatten uzaklaşmalarıdır.

Şeytan, insanları uydurulan dine çağırır.

Yaşadıklarımız aynen buydu.

Allah ise indirilen dine

Uyanlara ne mutlu

Ya uydurulan dine tabi olup şeytanı sevindirecek ya da indirilen dine tabi olup Allah’a en güzel şekilde kulluk edecek bu toplum.

Bu yüzden şükretmeliyiz. Bu yüzden şükür namazlarını artırmalıyız.

En çok dine zarar verdiler aslında. Zahirini koruyup batınını, ruhunu, yönünü değiştirdiler ve kendi sapık davaları, ekonomik çıkarlarına, planlarına, emellerine ve sürekli hayal ettikleri darbelerine, ülkeyi parçalama hedeflerine uygun hale getirdiler.

Şükürler olsun ki başaramadılar.

Her biri derin bir düşünceyi, bir akideyi içinde barındıran dini kavramları anlamsız, içi boş, çürük ve ruhsuz bir şekle soktular.

Keşke içini boşaltıp öyle bıraksalardı. Fakat bununla kalmadılar; bu kavramların içini insanı uyuşturan İslam dışı uydurulmuş küresel dinleri ile doldurdular.

Allah’ın insan yaratılışına uygun kıldığı, hayatı güzelleştirmek ve yeryüzünü bir arada barış ve kardeşlik içinde yaşanır hale getirmek için bildirdiği dini yaşanılmaz ve tam anlamıyla sorun haline getirenlere yazıklar olsun.

Bin kere, milyon kere yazıklar olsun.

Ama elbet umut varız zira Allah dinini en güzel koruyandır…