Ellerinde HDP bayrakları, dillerinde “Biji serok Apo” sloganlarıyla PKK yandaşları da zafer konvoyunda. “Atatürk” resimli Türk bayrağıyla yanlarından korna çalarak geçen CHP’li ya da İyi Partili mesai arkadaşlarını selamlıyorlar. Sloganlar birleşiyor: “Geliyor, geliyor, Ekrem Başkan geliyor!”

İstanbul seçimlerinin çarpıcı sonucu bu fotoğraf karesidir.

17 yıllık iktidarında hakkında kapatma davası açılan, askerden muhtıra yiyen hatta bir de kanlı darbe ile devrilmek istenen AK Parti, tüm bu kuşatılmışlığına rağmen risk alıp Cumhuriyet’in en çetrefilli problemi olan Kürt sorununu çözmeye gayret etti.

Bir yandan Türk milliyetçilerinin ve Kemalist kadroların yükselttiği muhalefeti ikna etmeye çalıştı. Diğer yandan devletin içindeki FETÖ’cü terör şebekelerinin süreci sekteye uğratmak için düzenlediği provokatif eylemleri göğüsledi. Buna rağmen ne süreci tamamlayabildi ne de kimseye kendini anlatabildi.

AK Parti’nin ülke içinde ve dışında terörle mücadele konusunda ortaya koyduğu gayret Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiştir. ABD’nin teröre verdiği açık desteğe rağmen Afrin‘e girerek binlerce yerli-yabancı PKK’lı teröristi yok edip, 1918’den bu yana elimizde olmayan bir toprak parçasında Türk bayrağını dalgalandırmak Erdoğan’a nasip olmuştur.

AK Parti’nin oy kaybetmesinin sebepleri uzun uzadıya konuşulabilir. Fakat, İstanbul’da 2007’de yüzde 45; 2009’da yüzde 44; 2014’te yüzde 47; 2019 Mart’ında ise MHP-BBP’nin desteğiyle yüzde 48 oranında oy almış bir partinin son seçimde yüzde 45 almasının neresini tahlil edeceksiniz?

Seçimlerden önce CHP adayını “Ebu Cehil olmakla itham edip, mağlubiyetten sonra AK Parti’nin üslubu bizi yaktı” diye ağlaşanlar istediği kadar bu sonuçları analiz edebilirler. Ben almayayım.

İstanbul’da MHP’nin 185 bin, BBP’nin ise 100 bin oyunun bulunduğu İl Genel Meclisi seçimine bakıldığında görülecektir. AK Parti seçmeninden CHP adayına giden oy ise 220 bindir. Bu da göstermektedir ki, Sayın Bahçeli’nin tüm gayretlerine rağmen Cumhur İttifakı’nın “milliyetçi” bileşenleri seçmenini ikna edememiş; Öcalan’ın mektubunun yayınlanmasına karşı duyulan tepki daha fazla etkili olmuştur. Elbette üç ay içerisinde 3 puan kaybın tek açıklaması bu olamaz. Fakat en etkili sebebin bu olduğu açıktır.

Bu seçimde en büyük algı operasyonu yiyen kesimin Türk milliyetçileri olduğu aşikâr. Öyle olmasaydı, MHP’yi ülkücülükten uzaklaşmakla, iktidarı PKK ile yeterince mücadele etmemekle itham üzerine kurdukları İyi Parti’yi Demirtaş ile aynı çizgiye getiremezlerdi.

PKK’lı kadın teröristlerden övgüyle bahseden CHP İl Başkanı ile Muhsin Yazıcıoğlu’nun mektebinde büyümüş İyi Parti İl Başkanı’nın el ele verdiği bir vasatta seçim sonucunun ne önemi var?

PKK cenazesinde gözyaşı dökenlerle, Türkçüler yan yana gelmekten rahatsızlık duymuyorlarsa; evet “özeleştiri” yapalım ama kimse bizden buna sessiz kalmamızı da beklemesin.

Seçim kazanmak için HDP ile ittifak kurmak meşru ise, AK Parti böylesi bir ittifak ile bin yıl iktidarda kalmayı garanti eder, terörle mücadele diye bir gündemi de olmazdı. Bedel ödemez, ABD ile gerilim yaşamaz, gül gibi geçinir giderdik.

Peki ya vatan kalır mıydı, geriye?

Ötüken’den yola çıkıp, “biji serok” sloganına alkış tutacak noktaya gelmek algı operasyonlarıyla zihnini kirletmekle izah edilemeyecekse, daha kötü şeylerle izah edilir ki, orası beni değil, kendilerini alakadar ediyor.

Bölücü ve yıkıcı terör Türkiye’nin en büyük sorunudur. Doğru. Bir başka doğru daha var. Terörü bitirecek tek irade Cumhur İttifakı’nda bulunuyor. AK Parti’nin dikkate alması gereken en büyük gerçek, kendi eliyle büyüttüğü bu “bağımsızlık iradesi”dir.

Hiçbir şeyin bunu gölgelemesine müsaade etmemelidir. Çünkü, “Aç da kalsak, dolar da çıksa, ABD tehdidine boyun eğmeyelim, bağımsızlığımıza sahip çıkalım” diyen milyonların iradesi görmezden gelinemez.