Geride bıraktığımız 31 Mart yerel seçimlerini hep iktidar üzerinden yorumlarken aslında en önemli noktayı gözden kaçırdık. Şöyle ki; İstanbul özelinde baktığımızda AK Parti bu seçimde sadece Kürt seçmenin oyunu alamadığını görüyoruz. 2014 yerel seçimlerine baktığımızda çözüm sürecinin de etkisiyle birlikte AK Parti İstanbul’da bulunan %8’lik Kürt seçmen oyunun %5’ni almıştı. Yüzde 3’lük ayrılıkçı Kürt kesimin oyu dönemin HDP adayı Sırrı Süreyya’ya gitmişti. Bu seçimde ise Kürt oylarının büyük bir çoğunluğu Doğu’da yaşanan Kayyım meseleleri nedeniyle tepki olarak AK Parti’ye verilmedi. Hesaplandığında, AK Partinin başka herhangi bir oy kaybının çok cüzi (muhtarlık seçimine giden ve sandığa gitmeyen) seviyede olduğu görülecektir. Burada asıl mesele CHP ve İmamoğlu’nun geleceğidir.

Normal süreci baz alarak incelediğimizde İmamoğlu ve çekirdek ekibi olmaya aday yapılar (CHP, İP, HDP, FETÖ vb.) İstanbul’u 4.5 yıl yönetecekler. Ekibinden kastımı şöyle açıklayayım; İmamoğlu bu seçimi tek başına kazanmadığını herkes biliyor. 4.5 yıl İstanbul’u bir koalisyon ile yönetmek durumunda. Kılıçdaroğlu vermiş olduğu son demeçte; “Mansur Yavaş’ı ve Ekrem İmamoğlu’nu örgütlere zor kabullendirdiğini” dile getirmektedir. Hem İmamoğlu hem Yavaş CHP ve İP içi odaklara benimsetilmiş, kontra adaylardır. İmamoğlu’nun ilk icraatlarına baktığınızda bu durumu anlayacaksınız zaten. Rudaw’dan Selahattin Demirtaş’a güzellemeler,İBB’nin kozmik bilgilerinin kopyalatılması gibi çeşitli zümrelerin gönlünü yapmaya çalışması aslında diyet ödemeye başladığını göstermektedir.

Zamanla belli bir desteği arkasına alan İmamoğlu, Oligarşinin Tunç Kanunu gereği kendisini vazgeçilemez ve seçkin bir kişilik olarak görecek. Ve İmamoğlu bu durumu 2023’te Erdoğan karşıtı bir meydan okumaya tahvil etmeye gayret edecek. Bu durumda İmamoğlu’nun daha büyük oynamasına sebebiyet verecek ve muhafazakar/dindar kitleden daha çok oy alma isteğiyle birlikte Cami ve Kur-an siyaseti yapmaya devam edecek. Asıl sorun burada başlayacak. Çünkü parti içi gerilim artacak, CHP’nin geleneksel kodlarıyla yüzleşecek ve kendisine bir “devşirme” olduğu hatırlatılacak. İmamoğlu ittifakı yönetilmesi zor bir sürecin içerisine girecek. CHP’nin geleneksel refleksleri ile cami siyaseti arasında sıkışıp kalacak ve bocalayacak İmamoğlu.

17 yıldır biriken ve son 6 yıldır dışarının da tazyikiyle şiddetlenen anti-Erdoğan rüzgarı ve son yıllarda yaşanan ekonomik kırılma CHP+HDP+İP ittifakının yelkenlerini şişirmiş gibi dursa da buna aldanmamalılar. 2009’da benzer şartlarda AK Parti yerel seçimlerde tarihinin en düşük oyunu (%38.8) almıştı. Sonradan toparlanma sürecine girip durumu kontrol altına almıştı. Tarihin yine tekerrür edeceğinden şüpheniz olmasın.