Yıl 2016, Temmuz ayının tam ortasındayız, günlerden Cuma…

Geç vakitlerde haftada birkaç kez tempolu yürüyüş yapmak bana iyi geliyordu. O gün de oğlumla yürüyüşe çıkmıştık. Kan ter içerisinde eve döndüğümüzde eşim yaşlı gözlerle bizi karşıladı…

Neden yürüyüşe çıktığında şu lanet olası telefonunu yanına almıyorsun!?  

Hayırdır inşallah demeye kalmadı telefonum çaldı. Gazeteci bir arkadaşım arıyordu.

Abi nerdesin ulaşamıyorum sana hemen evi terk et ya da yerini değiştir.!

Hayırdır ne oldu?

Ordu içerisinden hükümete karşı bir darbe kalkışması varmış. Konuşuruz…

Kim, ne darbesi demeye kalmadı telefon kapandı… Derhal televizyonun karşısına geçtim. Anladım ki olay gerçekten ciddi. TSK İçerisinde yapılanmış ve asker kılığına girmiş, terörist başı FETÖ’nün 1 Dolarlık hainleri, hükümetimizi devirip devletimizi elimizden almak istiyorlarmış…

Hemen harekete geçip bir şeyler yapmalıyım diye düşündüm…  

Aracımla eşimi ve çocuklarımı alıp bir akrabamızın yanına götürmeye karar verdim. Sokaklar sakindi ortalıkta pek kimseler görünmüyordu. Biraz ilerleyip ana caddeye doğru çıkınca ATM’lerde kuyruğa geçmiş insanları gördüm. Marketlerin önü de çok kalabalıktı… Biraz daha ilerleyince benzinliklerde kuyruklara da şahit oldum. Akrabamızın evi çok uzakta değildi takriben 7-8 Km yani araçla 10 dakika mesafedeydi…

Allah var göreceğim her şeyi zaten bu 7-8 Km’de görmüştüm.  Yazıklar olsun dedim kendi kendime;

Kimi parasının peşine düşmüş, kimi de kursağının… Vatan mı? Allah hak getire..!

Akrabamızın evinin önüne geldiğimizde o gün eşim ve çocuklarla helalleştiğimiz an hiç gözümün önünden gitmiyor. Her şey dün gibi hatırımda… Çocuklarım ‘’Babacım ne olursun gitme’’ diye ağlar iken ben de onları ‘’Bugün gitmeyeceksem söyleyin hele başka ne zaman gideceğim?’’ Diye teselli ediyordum…

Ne yalan söyleyeyim her ne kadar onlara belli etmemeye çalışsam da kafaya koymuştum. Gözüm dönmüştü bir kere ‘’Ya şehit olacaktım ya da gazi, aklımda inanın yaşama dair hiçbir şey yoktu…’’

Neyle karşılaşacağımı bilmeden bildiğim duaları da okuyarak Kayseri şehir meydanına varmam araçla 5 dakikamı almıştı. ‘’Darbeye karşı darbe yapmak, çıplak ellerle vatanımı savunmak için artık iyice hazırdım.’’ Yaklaşık 200- 300 kişi, Valilik önünde toplanmış ellerinde telefonlar herkesi meydana davet ediyordu. İnsanlar çok gergindi ki ne yapacaklarını bilmeden oradan oraya koşturuyorlardı. Arada bir tekbir sesleri yükseliyor ve kulaktan kulağa valiliği savunmamız için bu alanı asla terk etmememizin gerektiği  fısıldanıyordu..

15 -20 dakika içerisinde sayımız üç beş kat daha arttı… Telefonum hiç susmuyordu ben de arayan herkesi diğerleri gibi meydana davet ediyordum. Bir taraftan da haberleri ve WhatsApp gruplarından yazılanları takip ediyordum. Bir ara meydandaki kalabalık arasında, Emniyet Müdürlüğünün hainler tarafından basıldığı derhal oraya doğru gitmemiz gerektiğine dair bilgi hızla yayıldı.. WhatsApp gruplarında yazılanlar da bu bilgiyi teyit ediyordu. Şahsen benim için her şey bir tarafa, Kayseri Emniyet Müdürümüz Sn. İbrahim Kulular bir tarafa idi..! Allah var iddia ediyorum.! Kayseri, Kayseri olalı onun gibi çalışkan ve başarılı bir emniyet müdürü bugüne kadar zinhar görmemiştir. Başta uyuşturucu tacirleri olmak üzere devlet düşmanlarının alayını perişan etti…

Kayseri şehir meydanı ile Emniyet Müdürlüğünün arası sanırım 3-4 km idi… Büyük bir kalabalıkla koşar adımlarla Emniyet Müdürlüğüne doğru hareket ettik. Emniyet Müdürlüğünün önüne vardığımızda mahşeri bir kalabalık bizi karşıladı. Aynen meydanda olduğu gibi orada bulunan insanlar da tekbirler getirerek, vatanına, bayrağına ezanına sahip çıkıyordu… Velhasıl asayiş berkemal, müdürümüz de hamdolsun iyiymiş. Yaklaşık bir saat kadar da orada kaldık. Diğer taraftan Başkomutanımız Erdoğan’ın emri ile güzel ülkemde herkes sokaklara inmiş, uçaklara, tanklara, silahlara göğsünü siper etmiş, ölesiye vatanını savunuyormuş. Şükürler olsun… İstanbul’dan ve Ankara’dan hainlerin diz çöktürüldüğüne dair gelen haberler yüreğimize su serpiyordu.  Lakin şehit ve gazilerimizin sayısının da hızla arttığını duyunca da kahrolduk.

Derken kalabalığın içerisinden birisi boğazının hançeresi yırtılırcasına bağırarak acilen tekrar Valilik önüne gitmemizi söylüyordu. Valiliği boş bırakmamamızın hayati önem taşıdığını ifade etmeye çalışıyordu… Hal böyle olunca tekrar büyük bir kalabalıkla meydana döndük. Ellerimizde bayraklar, araçların korna sesleri, tekbirler, camilerden okunan salalar, bizleri daha da cesaretlendirip adeta coşturuyordu. Başkomutanımızın, Cumhurbaşkanımızın sağ salim ekranlara çıkarak, Türkiye sınırları içerisindeki tüm vatandaşlarını milli iradeye sahip çıkmasını istemesi ve meydanlara davet etmesi sanki ortalığı adeta bayram yerine döndürmüştü. Gündüz vakti gibi idi her yer… Yollar araç trafiğinden kilitlenmiş, sanki şehrin bütün insanları sokaklara inmişti…

Sabaha kadar meydanda valilik önünde dualarımızı edip, vatan nöbetimizi tuttuk. Cumhuriyet Meydanını dolduran mahşeri kalabalıkta Kayseri halkı ile kıldığımız o sabah namazın verdiği lezzeti asla anlatamam.  Sanki hepimiz Fatih’in askerleri gibi idik. Gururlu idik… O gece Türk milleti olarak eşsiz bir direniş göstererek teröristlere haddini bildirmiş ve bir kez daha hep birlikte tarih yazmıştık.

Ezcümle vatan savunması yapıp bir Kurtuluş Savaşını kazanmak bize de nasip oldu Elhamdülillah…

Dedim ya, bizimkisi bir aşk hikâyesi. Vatan aşkı bizim ruhumuzda var…

Allah tüm şehit ve gazilerimizden razı olsun. Mekânları Cennet olsun…

Allah bu millete bir daha 15 Temmuz destanları  yazdırmasın…