Yüksek Seçim Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde, AK Parti’nin olağanüstü itirazını oy çokluğuyla kabul ederek, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin 23 Haziran Pazar günü yeniden yapılmasına karar verdi. Hâkimler ‘’Yapılan ‘hırsızlıkların ve usulsüzlüklerin’ detaylı bir şekilde izah edildiği gerekçeli kararlarını 200 sayfaya ancak sığdırabildiler!’’ Hal böyle olunca İstanbul’da yaşayan yaklaşık 10 Milyon 500 bin seçmen, yeniden sandığa gidecek ve murdar hale getirilen seçim yenilenecek.

Bugüne kadar yaşanan o tartışmalı kirli sürece ve Binali Bey’in sandıklarda mağdur edilmesine tekrar değinmeyeceğim. İnsanın gözünden sürmeyi bile çalan o sandık hokkabazlarından hiç ama hiç bahsetmeyeceğim. Benim esas dikkatinizi çekmek istediğim şey: “Başta ABD ve AB Ülkeleri olmak üzere tüm Türkiye düşmanlarının bu sürece olan derin ilgi ve alakasına’’ olacak. Hiç düşündünüz mü? Neden, Türkiye’nin herhangi bir ilinde yenilenecek olan bir mahalli seçim, bu çukurların alayını bu kadar çok derinden ilgilendiriyor? Neden, bu ülkelerin siyasetçileri ve medyası yenilenecek olan İstanbul seçimleri için koltuklarından hop oturup hop kalkıyorlar?

Soruların cevapları için önce gelin birlikte bir empati yapalım. İtalya’nın Roma’sında, Almanya’nın Berlin’inde, Japonya’nın Tokyo’sunda yahut fersah fersah ötelerde ABD’nin Washington’unda yerel seçimler yenilenecek olsa bu bizim, iktidarın ya da basınımızın ne kadar ilgisini çeker? Diyelim ki bir şekilde ilgimizi çekti, sürece bulunduğumuz yerden ne kadar müdahil oluruz? Hangi siyasetçimiz çıkar yaşanan süreçle alakalı iki çift laf eder, ya da hangi medyamızda bu durum günlerce manşetten haber olur? Hiçbirimiz onların iç işlerine burnumuzu sokmayız değil mi? Peki bu hadsizler neden ülkemizde yapılan bir mahalli seçimle bu kadar alakadar olup, utanıp sıkılmadan bir de taraf oluyorlar?

El- Cevap: Beyinlerindeki yerleşik putlar bunlara asla müsaade etmiyor da ondan! Bu kökten İslam ve Erdoğan karşıtı alçakların alayı Türkiye’nin bu denli büyümesini ve bölgesinde bir süper güç olmasını zinhar istemiyorlar. Onun için de bu süreçte seçmenin kafasını karıştırmak ve olumsuz bir algı için ellerinden gelen ne varsa hepsini yapıyorlar. Mesela sizlere hemen sıcak bir örnek vereyim. Soğuk savaş döneminin kamu yayıncısı Alman Deutsche Welle (DW)  önderliğinde İngiliz BBC, Fransız yayın kuruluşu France24 ve ABD’li Voice of America ile birlikte “+90” adlı (+18’i anladım da +90 çok iddialı olmuş!) bir Youtube kanalı kurdular. Buradan yaptıkları yanlı yayınlarla bir taraftan FOX’ un turunçgillerinin yaptığı kirli algılara destek olurken, öte taraftan da hem Türkiye’deki vatandaşlarımızı hem de tüm dünyadaki vatandaşlarımızı yalan yanlış bilgilerle zehirleyecekler. (Böyle bir alçaklığın inanın dünyada eşi menendi yok!) Sözüm ona bu fitne dörtlüsü denetimi biraz daha zor olan bu YouTube kanalından “Türkiye’de ifade özgürlüğünü güçlendirerek insanlarımızın bağımsız bir şekilde kanaat oluşturmalarına yardımcı olacaklarmış(!)” Kulağa ne kadar zararsız sözler gibi geliyor değil mi? Yersen tabi…

Bu küresel medya baronları: “15 Temmuz hain darbe girişiminde bizim çocuklar başarılı olamayınca ülkenizde beslediğimiz bir dolarlık ajanlarımız da yurtdışına kaçmak zorunda kaldılar. Dolayısıyla ‘medya kuşatmasında’ artık iş başa düştü. İnsanları ‘manipüle etmek ve fitne çıkarmak’ için şimdi bizzat kendimiz sahadayız’’demiyorlar da utanmadan bir de kıvırıyorlar. Türkiye’yi sabah erken kalkanın darbe yaptığı o eski günlerine döndürmek için adeta yanıp tutuşuyorlar. PKK’yı destekleyip Türk ordusunu suçlayan, Gezi olaylarını körükleyip canlı yayın yapan, Ermeni meselesini kanatarak kaşıyan, Erdoğan düşmanlığında sınır tanımayan, CHP ve HDP ye her daim methiyeler yağdıran… Velhasıl ruhumuzu bunaltan besmelesizler bunlar değil miydi?

Peki ya, çevrimdışı kaldığı için pırıltısı tavsamış, Almanya Başbakanı Merkel’in partisinin Genel Başkanı Karrenbauer’a ne demeli? Bu çapsızda yenilecek İstanbul seçimleri öncesi Erdoğan’ı özgürlük karşıtı ilan edip “Cumhurbaşkanına uymadığı için demokratik bir kararın bozulduğunu İstanbul’da yaşadık” diyerek mazbata Ekrem’in kazanması için, muhalefete açıkça dayanışma çağrısında bulundu. ‘’Elbette itlerin ürümesiyle denizler murdar olmaz’’ lakin PKK ve DHKP-C’ lileri yıllarca koyunlarında besleyen ve firari hain FETÖ’cülerin alayını başköşelerde ağırlayan bu darbe severlerin, bizlere demokrasi dersi vermeye kalkışması ne kadar komik ne kadar kekremsi değil mi?

Kıymetli dostlar sanırım mevzu anlaşılmıştır. Mevzu, zinhar “İstanbul Belediye Başkanlığı” seçimi falan değildir. Mevzu, çok ama çok derindir. Mevzu, İstanbul seçimleri ile surda bir gedik açmaktır. Dünya malını kendisine kıble yapan bu soysuzlar, Erdoğan döneminde ayağa kalkan Türkiye’nin ayaklarına yeniden prangalar vurmak, diz çöktürmek ve geçmişin kamburuyla sömürdükleri o eski Türkiye’yi yeniden getirmek istiyorlar. Meselenin hepi topu budur…

Pekâlâ, deyin hele biz buna müsaade edecek miyiz?

Selametle…