Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, sanki zamanı kendimize rakip yapmışız da sürekli olarak o kaçıyor biz de nefes nefese onu kovalıyoruz. Kovalıyoruz kovalamasına da keşke her şey Yeşilçam’ın beyaz perdesindeki gibi ‘’kovaladıkça kaçan ateş böceği gibi olsaydı…’’ Lakin öyle olmuyor değil mi? Çünkü egolarımız buna müsaade etmiyor… Planlarımız ve hırslarımız doğrultusunda sürekli koşuşturuyor ve ha bire bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz. ‘’Hani hayat biz plan yaparken olanlardı!’’ Ne değişti peki? Neyse, planlar kolay da şu içimizde dizginleyemediğimiz hırslarımıza ve tavan yapmış egolarımıza bir dur diyebilsek, her şey çok güzel olacak ama nerde o irade bizde? Egolarımız obez durumdayken bunu başarmak gerçekten çok zor iş vesselam. Yapamayız çünkü bize öyle öğretmediler de ondan ‘’Bizler çok özel insanlarız. Karşımızdaki insanlara karşı her zaman üstün olmalı ve her daim haklı biz çıkmalıyız. İşte o vakit istediğimiz her şeye sahip olabiliriz…’’

Oysa şu yalan dünyada bir şeylere sahip olacağım derken, diğer taraftan da hayatın tüm renklerini ve lezzetlerini de ıskalıyoruz. Hem de ‘’sahibi olduğumuzu zannettiğimiz her şeyin aslında esiri olduğumuz gerçeğini de bile bile…’’ Ev sahibinin ve kâinatın tek sahibinin Cenab-ı Allah olduğunu, aslında hiçbir şeyin bizim olmadığını ve bu dünyada misafir olduğumuzu anladığımızda da her zaman ki gibi maalesef iş işten geçmiş oluyor değil mi kıymetli dostlar?

İnsanlar sahip olma ve ele geçirme duygularını dizginlenmezlerse ve bu kötü duygular akıllarını esir alır ve nefsin hizmetine sunarsa, işte o zaman herkes için tam bir felaket olur. 15 Temmuz hain darbe girişiminde Pensilvanya ‘daki iblis, duygularına yenik düşmüş, devletimizi ele geçirmek için başta ABD olmak üzere birçok devlete açıktan maşa görevi yapmıştır. Ve bu büyük ihanet (FETÖ/PDY) “Çatı Davası”nın gerekçeli kararında ‘’FETÖ terör örgütün nihai amacının devleti tüm kurumlarıyla ele geçirip anayasal düzeni değiştirmektir ‘’ diye de kayıtlara geçmişti hatırladınız değil mi?

Bugünlerde yine birileri ülkemizin yönetimini ele geçirmek için bazen perde arkasında gizli gizli bazen de açıktan bir araya gelmektedirler. Sözüm ona bu eyyamcı dümbelekler bu sefer demokratik yollarla bu işi kesin bitireceklermiş… Bu benzemezleri biz önceki seçimlerden de çok iyi biliyoruz değil mi? Namıdiğer bu ‘’Zillet İttifakı’’ nın bu seferki planları;  31 Mart Yerel Seçimlerinde başta Ankara ve İstanbul olmak üzere bazı büyük şehirleri alarak hükümeti genel seçimlere zorlamakmış. Başarılı olurlarda derhal erken genel seçimlere gidilmez ise ortalık çok fena karışırmış. Hatta Avrupa’daki kadim dostları bunların yerel seçimlerde başarılı olacaklarından bu sefer o kadar eminmişler ki sarı yelekleri bile çoktan hazırlamışlar…

Bunların tarafgirlikleri hakikatlerimizi boğamayacak ve yine kaybedecekler. Zannediyorlar ki bu uymaca akıllılar; biz iktidarı bir ele geçirelim ondan sonrası çok kolay… Oysa kazın ayağı hiç de öyle değil. Bir şeyleri ele geçirmekle bu işler bitmiyor. Nasıl mı? Hemen arz edeyim efendim… Geçenlerde sosyal medyada bir fotoğraf dikkatimi çekti. Altında da küçük bir not vardı ‘’ele geçirmek yetmiyor.’’ Fotoğraftaki görüntüye göre ormanlık yeşil bir alanda son derece lüks ve gösterişli bir otomobile 40-50 kadar maymun saldırmış. Aracın sahibi kaçıp canını zor kurtarırken maymunlar aracı ele geçirmişler. Bagaj dâhil otomobilin her tarafını kurcalayan maymunlar kontak anahtarı üzerinde kalan aracı bırakın sürmeyi çalıştıramamışlar bile… En fazla yaptıkları fantezi, arabanın ön camından kıçlarının üzerine oturarak kaymak olmuş. Fotoğraftan çıkarılması gereken ders demek ki neymiş efendim; Sadece bir şeyi ele geçirmek yetmiyormuş. Önce insan sonra da liyakat sahibi olmak gerekiyormuş…

Yani demem o ki kıymetli dostlar, olmaz da hani oldu diyelim bu zillet ittifakının iktidarı ele geçirmesi demek; Türkiye’nin olduğu yerde sayması ile kalmayacak, en az elli sene daha geriye gitmesi, boynuna yeniden boyunduruğun geçirilmesi demek olacaktır. Oysa şimdi direksiyonda kim var? 17 yıl boyunca yaz kış bu aracı kazasız belasız kullanan, işinin ehli, vatan sevdalısı, imanlı bir usta var. Şimdi bir de ön tarafta, şoför mahallinin hemen yanında, Cumhur İttifakı’ndan mütevellit diğer bir usta vatan sevdalısı Devlet Bahçeli de oturmaktadır. Allah’ın izni ile bu araç bundan böyle kolay kolay ne yolda kalır ne de kaza yapar.

AK Parti’nin mevcut belediye başkanlarından ya da partinin son dönemlerdeki bazı icraatlarından memnun olmayan küskün ve kırgın bir kitlenin olduğu doğrudur. Herkesin kendisine göre haklı bir gerekçesinin olduğu da doğrudur. Saygı da duyuyorum. Lakin bilesiniz ki; bunların hiçbiri ülkemizin beka sorunu ile karşı karşıya kalma ihtimalinden daha önemli değildir. Unutmayalım ki iktidar yolu yerel yönetimlerden başlar. ‘’Cumhurbaşkanlığı seçiminde ben oyumu yine mevcut Cumhurbaşkanına Erdoğan’a veririm lakin ben bu belediye başkanlarına asla oy moy vermem kardeşim!’’ diyen kıymetli dostlar. Kendi ilinizin, ilçenizin, direksiyonunu deyin hele kime vereceksiniz? ‘’K’’ harfini bile doğru dürüst söyleyemeyen Gemal Gılıçdaroğluna mı? (Bana göre bu adama çok fazla paye veriyorlar) yoksa terörist sevici ortaklarına mı? Deyin hele bu şekilde davranarak kendi kalemize gol atacak, iktidarı ele geçirmek, ülkemizi boğmak için aşerenlere cesaret vermiş olmayacak mısınız? 31 Mart seçimleri sonrası ‘’Erken genel seçim istiyoruz!’’ diye bir tarafını yırtacak olanlara ve dünya malını kendisine kıble yapanlara Allah aşkına fırsat mı vereceğiz? Ya da erketede parti kurmak için ortamın uygun hale gelmesini bekleyen tatlı su balıklarının ekmeğine yağ mı süreceğiz? Deyin hele ellerinde sarı yelekler ile iç karışıklık çıkartmak için hazır kıta bekleyen dış odakları, Türkiye düşmanlarını mı sevindireceğiz?

31 Mart 2019 Yerel seçimleri diğer yerel seçimlerden çok farklıdır. “Beka İçin Milli Karar, Cumhur İçin İstikrar” diyerek yola çıkan Bahçeli’nin dediği gibi bu seçimlerde asla belediye söz konusu değildir. Bilakis ülkemizin bekası söz konusudur. Cumhur ittifakı da Türk milletinin iradesidir. Son beş yıldır, eşi menendi görülmemiş sancılı ve zor bir dönemden geçtiğimiz doğrudur. Ama bu sancılı sürecin sonunda Allah’ın izni ile güçlü, kendi ayaklarının üzerinde durabilen, bağımsız bir Türkiye küllerinden yeniden doğacaktır. Buna olan inancımız tamdır. Bir taraftan devletimizin can damarlarına sinmiş FETÖ’cülerle mücadele devam ederken, diğer taraftan Fırat’ın doğusuna bugün yarın operasyon planlanıyorken, yine öte taraftan sabah başka, akşam başka konuşan dengesiz Trump’ın ekonomik tehditlerine muhatap olurken ve çocuk katillerini PKK/YPG yi nefessiz bırakıp bitirme noktasına gelmiş iken, deyin hele iktidarı maymunlara mı teslim edeceğiz?

Selametle…