Kıymetli dostlar;
Yeni güne ulaşanlara selam, bu anlamlı günlere ulaştıran Rabbime hamdolsun…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak tarihi bir zaman dilimi içerisinden geçiyoruz. Akdeniz’den Avrupa’ya, Avrupa’dan Ortadoğu’ya gerek içerde gerek dışarıda tarihi günler yaşıyoruz. Yıllarca kendi sınırları içine hapsedilmiş Mısak-ı Milli’si unutturulmuş “Büyük Türkiye” artık dünyada yaşanan gelişmelere sessiz kalmayarak özüne dönüyor. Akdeniz’de yaşananlara, Ortadoğu’da yaşananlara sessiz kalmıyor, sağlık alanında, askeri alanda atılan yerli ve milli adımlarla adeta çağ atlıyor. Birlik ve beraberlik içinde tüm dünya mazlumlarına umut olurken, bu güç ve samimiyet beraberinde Allah’ın lütfu ile Ayasofya’yı tekrar esaretten kurtarmamıza vesile oluyor…
Bugün millet olarak tüm dünyadaki emperyalist güçlere ve onların içimizdeki uzantısı olan hain FETÖ Terör Örgütü’ne karşımillet olarak yazdığımız 15 Temmuz Destanı’nın 4. sene-i devriyesi.
Öncelikle hak ve batıl mücadelesinde dünden bugüne Bedir’den Malazgirt’e, Mohaç’tan İstanbul’un Fethine, Çanakkale’den Afrin’e, 15 Temmuz Destanı’na, o günden bu güne “Bayrak inmesin, ezan susmasın” diyerek şehadete koşan ve bu toprakları bizlere emanet eden tüm kahramanlarımızı rahmet, minnet ve dua ile anıyorum…
Müjdeler olsun Ayasofya açıldı!
“Osman Ertuğrul oğlusun
Oğuz Karahan neslisin
Hakk’ın bir kemter kulusun
İslambol’u aç gülzar yap”
Elhamdülillah, Elhamdülillah, Elhamdülillah…
Bizler hep Ayasofya tekrar namazla buluşsun arzusu ile büyümüş bir neslin çocuklarıydık. Bu arzu bizlere büyüklerimizden miras kalan kutlu bir dava, büyük bir hedefti. 86 yıldır kuşaktan kuşağa aktarılan en büyük muştu idi Ayasofya… Milli Görüş Lideri Rahmetli Erbakan Hoca’mın tabiri ile “Ayasofya, Hakk’ın bâtıla galebesiydi.”
Hz. Peygamber’in övgüsüne mazhar olmuş Osmanlı Ordusu’nun muhteşem kumandanı Fatih Sultan Muhammed Han Hazretleri fethin ardından “Hakk’ın bâtıla galebesi” olarak Ayasofya’nın cami olma emrini vermişti. Ardından Ayasofya bizzat Fetih Sultan Muhammed Han Hazretleri tarafından Peygamber övgüsünün sembolü olarak vakfedilmişti. Ancak 1934 yılına kadar cami olarak Ümmet-i Muhammed’in temiz pak alınlarının secde ile buluştuğu fethin en önemli sembolü İstanbul’un Müslümanların olduğunu gösteren en büyük temsili talihsizce alınan yanlış bir karar ile cami statüsünden çıkarılarak müzeye çevrilmişti.
İşte bugün, Elhamdülillah Ayasofya açıldı!
Hem de bizim kuşak tarafından “diriliş kuşağı” olarak adlandırdığımız, bize ‘Ayasofya Davasını’ miras bırakan neslin gençlik liderlerinden olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve onun dava arkadaşları tarafından açıldı.
Ayasofya’nın asıl hüviyetine kavuşmasında çaba harcayan bugüne kadar büyük mücadeleler veren tüm inançlı gönüllere, Ayasofya davasını milletimizin gönlünde hep diri tutan Rahmetli Erbakan Hocama, hukuk kurallarını uygulama cesaretini gösteren Danıştay 10. Dairesi’nin yürekli hâkimlerine, Ayasofya’nın tekrar ibadete açılması için davayı açan Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği’ne, bu davayı gönülden yaşayan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve yol arkadaşlarına Ayasofya aşkını yüreğinde hisseden bir tarih neferi olarak canı gönülden teşekkürü borç biliyorum. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun…
Ayasofya Camii’nin bir kere daha ibadete açılışı ve milletin zaferi mübarek olsun!
Tıpkı 1453 yılında olduğu gibi, İnşallah 24 Temmuz Cuma günü cuma namazı ile tekrar Ayasofya Camii’nde secdede buluşacağız.
Neden 24 Temmuz?
Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir ki içinden geçtiğimiz bu tarihi zaman dilimlerinde önemli meselelerin gündeme geldiği tarihler de hiçbir zaman tesadüf olmamıştır. Batılı emperyalist güçlerin ülkemiz üzerinde kurdukları oyunlara baktığımızda attıkları adımları hep İslam Tarihinde çağ açan önemli tarihler atıfta bulunarak yaptıklarını görüyoruz…
Mesela neden 15 Temmuz?
15 Temmuz 1099 Haçlıların Kudüs’e girerek Kudüs’ü kan gölüne çevirdikleri gündü! Aynı gün başta İstanbul olmak üzere Türkiye’yi kan gölüne çevirmeyi amaçlayan Haçlı zihniyetinin kalıntılarının amacı da aynıydı…
İşte Türkiye şimdi üzerinde oynanan bu oyunlara da aynı hassasiyetle cevap vermeye başladı. Afrin’in terör örgütlerinden temizlenmesinin 18 Mart’a denk getirilmesi “Çanakkale’de Destan Yazan O Ruh Hâlâ Ayakta.” Mesajıydı aynı zamanda…
Ayasofya meselesinde de şimdi aynı tarihi hassasiyeti yaşıyoruz…
2 Temmuz Danıştay’ın Ayasofya kararını görüştüğü gün, aynı zamanda Yunanistan’ın Osmanlı’ya savaş ilan ettiği gündü…
10 Temmuz Ayasofya kararının açıklandığı gün, Yunanistan’ın Anadolu’yu işgal etmek üzere başlattığı Kütahya Eskişehir savaşının başladığı gündü.
Tıpkı bu tarihlerin tesadüfen seçildiğini yada denk geldiğini düşünmediğim gibi, şimdi Ayasofya’da ilk namazın kılınacağı 24 Temmuz tarihinin de tesadüfen seçilmiş bir tarih olmadığını düşünmüyorum.
24 Temmuz Milli Mücadele esnasında cephede destan yazan kahraman milletimizin masada hüsrana uğradığı Lozan Barış Antlaşması’nın yıldönümü. İmzalayanların dahi içine sindiremediği belki de mecburen imzalamak zorunda kaldığı(!) ve üzerinde defalarca değişiklik yaptığı ve hatta ellerinde olsa çok daha fazlasını yapacaklarına inandığım Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye’nin ayağına büyük bir pranga vurduğunu düşünen emperyalist güçler şimdi yine bir 24 Temmuz günü Ayasofya’nın tekrar ibadete açılışı ile birlikte Türkiye’nin yeniden şahlanışına da şahitlik edecekler.
Son kale Türkiye!
Gezi Olayları, 17-25 Aralık operasyonları, Mit tırlarının durdurulması, Rus uçağının düşürülmesi ve hükümete karşı girişilen onlarca yıpratma hareketi, 15 Temmuz hain darbe girişimi öncesinde Türkiye üzerinde FETÖ Terör Örgütüeliyle oynanan oyunların sadece bazıları…
Bu milletin bir ve beraber olduğu zamanlar da Çanakkale’de, Milli Mücadele de nasıl büyük destanlar yazdığını bilen batılı oryantalist ve emperyalist güçler dünyanın dört bir tarafında gerçekleştirmek istedikleri hain planlar karşısında Türkiye’yi hep bir engel olarak görmüşler ve tarih boyunca bu milleti hep oyunları ile durdurmaya çalışmışlardır.
Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında planları karşısında en büyük engel olarak gördükleri Cennet Mekân Sultan Abdülhamid Han’ı tarihin en büyük darbe girişimi ile tahttan indirerek Osmanlı Devleti’ni çöküşün içine sürüklediler. Ortadoğu, Kutsal Topraklar, Balkanlar ve son olarak Misak-ı Milli sınırları içerisinde kalan topraklar bir bir anavatandan kopartıldı. Ardından başlayan Milli Mücadele hareketi ile varoluş mücadelesi veren halk bu sefer de tek parti döneminde özünden, geçmişinden koparılma faaliyetleri ile karşı karşıya kaldı. Tek Parti döneminin hemen ardından milletin desteğini arkasına alan Adnan Menderes ile sadece tek parti dönemi sona ermedi. Aynı zamanda millet Menderes ile birlikte bir öze dönüş hareketi başlattı. Aslına, geçmişine sahip çıkma mücadelesi verdi. Ezan aslına çevrildi, Osmanlı hanedan ailesine sahip çıkılmaya çalışıldı aynı zamanda ülke ekonomik olarak kalkınmaya da başlayınca bu öze dönüş hareketi de 1960 yılında kanlı bir askeri darbe ile tekrar rafa kaldırıldı…
“Yerli ve Milli”
12 Mart 1971 Muhtırası ve 12 Eylül 1980 Darbesi ile milletin ilerlemesi hep bir takım güçler tarafından engellenmeye çalışıldı. Ülkeyi “Yerli ve Milli” hareketle şahlandırmaya çalışan Turgut Özal gibi bir Cumhurbaşkanı zehirlendi bu ülkede. Bu darbeler sonucunda hep öze dönüş hareketleri sekteye uğradı. Sonuç olarak vatanını milletini ve bayrağını seven insanlar hep zarar gördü, ülke her defasında yıllarca geriye gitti.
Peşinden Erbakan Hoca ile birlikte 28 Şubatı yaşadık. İlmek ilmek terlettiler bu milletin inançlı evlatlarını…
Bunların hiçbiri yetmemiş gibi Ümmet’in Son Kalesi Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi satın alınmış 1 dolarlık kanı bozuk vatan hainleri tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan bir darbe girişimi ile daha karşı karşıya kaldı. Milletin vergisi ile milleti korumak için alınan tankların namlularını, silahları, mermileri millete doğrultuldu. Ama defalarca darbelerle terbiye edilip yüzyıllarca geriye götürülen bu kahraman milletin artık sabrı kalmamıştı, Milletin iradesi ile seçilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı ile sokaklara dökülen halk yüzlerce şehit verdi fakat hainlere geçit vermedi.
Milletin topyekûn mücadelesi
Bu vesile ile asil milletimiz Allah’ın izni, yöneticilerinin feraseti ve göğsündeki iman ile makûs talihine bir daha dur dedi! Bu dur deyiş aynı zamanda hem Türkiye için hem de tüm dünya mazlumları için bir sonun başlangıcı oldu.
Millet salâlarla, ezanlarla verdiği bu topyekûn mücadeleyle tekrar şahlanışının başlangıcını dünyaya duyurmuş oldu.
Özellikle 15 Temmuz Köprüsü’nde bulunan Hafıza Müzesi’ni ve şehitler anıtını ve bununla beraber şehitlerimizin kabirlerinin bulunduğu Edirnekapı Şehitliğini ziyaret ederek onların aziz ruhuna bir Fatiha göndermeyi ihmal etmeyelim…
Bu aziz milletin bir neferi olmanın verdiği gururla, bu toprakları bize canları ve kanları ile emanet eden tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmet minnet ve dua ile anıyorum.