Liselere yerleştirmede bu yıl ilk kez uygulanan, 8’inci sınıfa devam eden öğrencilerin isteğe bağlı girdikleri sınav 976 merkezde, 3 bin 612 binada gerçekleşti.8’inci sınıf öğretim programları esas alınarak yapıldı. İki bölüm halinde uygulandı. Sınavda çoktan seçmeli 90 soru yöneltildi. Sınav 3 Haziran 2018 tarihinde Cumartesi günü yapıldı.
Türkiye genelinde 303’ü fen lisesi, 89’u sosyal bilimler lisesi, 228’i Anadolu lisesi, 297’si imam hatip lisesi, 26’sı mesleki ve teknik Anadolu lisesi olmak üzere 943 proje okulu ile alan bazlı program uygulayan 423 mesleki ve teknik lise olmak üzere toplam bin 366 ortaöğretim kurumu merkezi sınavla öğrenci alacak. Tüm çaba bu okullara girmek.
Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, liselere girişte isteğe bağlı merkezi sınava başvuru sayısının “1 milyon 175 binin üzerinde öğrencimiz var, başvuru 996 bin” dedi.
Buraya kadar her şey normal. İsteğe bağlı bir sınav bir milyona yaklaşan bir başvuru.
Her fırtınadan sonra geriye kırılan dallar, yerinden sökülmüş ağaçlar, tarumar olmuş bir bahçe, sağa sola savrulan birçok bitki, çatıları uçmuş evler, yerinden sökülmüş tabelalar, camları kırılmış evler vs… görürsünüz. Fırtınanın şiddeti ve büyüklüğü fırtına dindikten sonra ortaya çıkar.
3 Haziran sabahı işte böyle bir fırtına yaşandı. Hani sınavsız bir sistem olacaktı liselere geçiş yine başka bir bahara kaldı. Bir milyona yakın adayın olduğu ve bunlardan sadece %10’un alınacağı bir ortamda seçme sınavı yapmanız elzem. Gerçek bu…
O halde madem bu sınav yapılacaksa ve tüm öğrencilerinde bu sınava girmesi istenmiyorsa o zaman bu sınava girecek aday sayısını azaltmak mümkün. Bakanlıktan üst düzey bir yetkili(!) “Biz bu kadar müracaat olacağını bilmiyorduk” diye bir açıklaması olmuş, eğer bu ifade doğru ise çok düşündürücü, her yıl sınava giren aday sayısına bakınca bu rakamları görebilirdi.
Orta okulda okuyan öğrencilerin not ortalamasını baz alarak not ortalaması 75 ve yukarı olanlar bu sınava girmeye hak kazanır cümlesi eklenerek kılavuza bu sayıyı düşürürsünüz. Ayrıca sizin mantığınıza göre analitik düşünme ve sorun çözme yetisi yüksek olan öğrencileri seçmek istiyorsunuz ki bu açıklamalardan bu anlaşılıyor ve bakanlık olarak bu öğrencileri sadece sayısal dersler üzerinden ölçme niyetindesiniz, o zaman da matematik ve fen gibi sayısal derslerin ortalaması 80 ve yukarı olanlar bu nitelikli(!) okulları seçebilir derseniz sınava giren öğrenci sayınız gayet azalır. Böylece ortaokuldaki dersler ve alınan puanlara bir değer vermiş olursunuz ve öğrenci salla başını geç sınıfını mantığından uzaklaşır. Eğitim ve öğretim hayatında çok önemli bir yere sahip olan ortaokul yılları böylelikle boşa geçmiş olmaz. Bu yıllara bir değer katarsınız.
Temel soru şu; ortaokulun ilk üç yılında bu ders geçme notları belirlenirken nasıl bir adil ölçme ve değerlendirme sistemi kuracağınızla ilgili. Çünkü alandaki öğretmenlerimiz, soru hazırlama yöntem ve tekniklerinden uzak, internetten indirilen sorular soruluyor. Birçok öğretmenimiz belirtke tablosunu hazırlamayı, konu içinde geçen temel kavramları çıkarıp kavram haritasını oluşturmayı bilmiyor. Sorulacak soruların dağılımını ve ağırlık derecesini ayarlamayı bilmiyor. Böyle olunca da ölçme ve değerlendirme tam ve adil olarak yapılamıyor. Çünkü kıstaslar belli değil…
Hal böyle olunca yapılan sınavın ilk bölümünün kolay olması ve çocukların gülerek ve oynayarak soruları yapmaları olumlu bir hava bırakmıştı, perşembenin gelişi çarşambadan belli diye bir sözümüz vardı. Öğleden sonraki sayısal bölüm soruları zor değil çok zor olması çocuklarımızın benliğini alt üst etti. Daha bu yaşta ne travmaların yaşanmasına sebep oldu. Gelişim çağının ilk basamaklarında ümitlerini kırdık, yaşam enerjilerini tükettik. Yaşam enerjisini bitiren bir birey nasıl inavasyonu sağlayacak buluşlar yapabilir?
Veli bilmeden çocuğunun yapamadığı sorular için sitem etti kızdı. Akşama doğru soruların zor olduğunu öğrenince hatasını anladı ama iş işten geçmişti. Bir gün sonra sayısal sorularının çok zor olduğu anlaşılınca çocuğuna yapmış olduğu haksızlığı iyice kavradı ve bu sefer isyanlarını ve kızgınlığını başka yönlere çevirdi. Bir eğitimci olarak bu isyan ve kızgınlıktan nasibimizi aldık.
Bu soruları hazırlayan ve bu soruların sorulmasına izin verenler bu sınava girenlerin sadece 13,14 yaşında bir çocuk olduklarını nasıl unuttular. (!) Bu genç nesillerimiz böyle heba edilmemeli, güvenleri sarılmamalı. İnsan israfına hiç tahammülümüzün olduğu unutulmamalı
Şimdi fırtınanın ilki dindi ve bahçe tarumar, hayaller tarumar, benlikler allak bullak, ikinci fırtına daha şiddetli geliyor. Bu çocukların nitelikli(!) liselere yerleştirilmesi aşaması, eğer bu fırtına için tedbirlerimizi iyi alamazsak, arkasından oluşacak olan tsunamileri düşünmek bile istemiyorum…