Kimi insanların kafasının içleri sürekli doludur. Kendi kendilerine kafasının içinde sürekli düşünceler zinciri kurup bu düşünceler zinciriyle yaşamlarını yaşatmaya çalışırlar. Konuşurlar içten içe. Bir şeyleri eleştirirler. Kendilerini yargılarlar. Geçmişte yaşadıklarını tekrar yaşarlar. Tekrar tekrar verdikleri cevapları sorgularlar. Keşke böyle deseydim derler. İyi ki şöyle dedim derler. Şunu da eklemeliydim derler. Böyle böyle kaynatıp dururlar içten içe.

Ve bir türlü susturamazlar bu sesleri. Otobüste giderken, biriyle konuşurken, bir film izlerken, şarkı dinlerken, yürürken, öksürürken, hatta uyumaya çalışırken… Konu konuyu açar sürekli. Oradan oraya geçerler, hayallerden gerçeklere sürüklenirler. Yaşanmışlıklarına ve yaşayacaklarına zehir sıkıp dururlar. Tabi hep karamsar olmaya da bilirler. Bazen de direkt gül tohumları ekerler, yarım kalan ya da gerçekleşmesini istediği tüm hayallerine.

Bu, insanın kendisiyle olan iletişim köprüsüdür aslında. İnsan, o iletişim köprüsü üzerinde sürekli düşünce arabalarını taşır durur. Her arabanın içerisinde bir yaşanmışlık, bir olay canlanıverir. Bazen şoför koltuğu doludur, bazen iki arkadaş geçer köprüden. Bazen ailecek seyahate çıkar köprüden geçenler. Bazen uzun bir yolculuğun başlangıcıdır, bazense hazin sonların başlangıcı. Bazı düşünceler sol şeritteki acemi sürücülerdir. Bazıları kaza yapmıştır.Yardım etmesini bekler geçecek birinin yahut birilerinin. Kimi düşünceler yolda kalmıştır. Çekicinin gelip çekmesi gerekmektedir artık köprüden.

Kimi zaman “düşüncesizce” yapılmış düşünceler kazaya sebebiyet vermektedir. Tüm trafiği tıkayabilmektedir bazen sadece bir düşünce. Kimi düşünceler, hız sınırını aşıp radara girmiştir köprüde. Cezası ağır olabilmektedir. Kimi düşüncelerin de vadesi dolmuştur ve kaza yapıp Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Kafada dolaşan o düşüncenin ölümünü kabul etmek, zaman almaktadır. O kaza fotoğrafı aklından çıkmayıp içinde öldürdüklerine üzülmektedir. Bir de köprüden atlamak isteyen düşünceler vardır. Onları, köprünün aşağısındaki derin maviliğe bırakmak gerekmektedir. Ya da ikna edip hayata tutundurtmaya…

Ne olursa olsun, insanın kendisiyle olan iletişim köprüsündeki tadilatları sağlam bir şekilde bitirip tüm düşüncelerini gün yüzüne çıkarmaya cesaret etmelidir. Yüzleşmek, ağır gelebilir. Fakat artık köprüleri tamir etmenin zamanı gelmiştir.

Kendinizle en az bir çorba içmeye tahammül edebilecek kadar iletişim kurabilmeniz ümidiyle.

Selam ve muhabbetle…