Cumhurbaşkanımız, Sarıyer’de EVET çadırını ziyaret ettikten sonra CHP’lilerin HAYIR çadırını da ziyaret ediyor.
Reis’in bir kadınla diyalogu duyuluyor. Kadına neden ‘hayır’ dediğini sorduğunda, “Çağdaş bir yaşam için…” yanıtını alıyor. Bunun üzerine “Niye, şimdi çağdaş bir yaşam yok mu?” diyen Reis, “Bence yok!..” cevabını alıyor. Yine aynı kadın olsa gerek, “Kendimi yeterince güvende hissetmediğim için, kadının özgürlü için hayır diyorum.” şeklinde konuşuyor.
Bu ezber sözleri, sürekli tekrar edilen basmakalıp cümleleri duyunca insanın kusası geliyor. Samimiyetsiz, hep karşı tarafı suçlayan, saldırgan bir dil… Ülkede neler yaşandığını, hangi konularda ne kadar mesafe kat edildiğini bilmeyen, bilmek de istemeyen bir kitlenin “Biz istemezük!..” tavrı… Hiç aynaya bakma gereği duymayan, keser gibi hep kendine yontan; kendi nefsi için karşı tarafı linç etmeye hazır, kendi gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımayan bir zihniyet…
Bu zihniyeti biz eskiden beri tanıyoruz, hiç değişmediklerini ve değişmeyeceklerini de üzülerek görüyoruz.
Bu zihniyetin temsilcilerinin “kadın, kadının özgürlüğü” gibi bir kaygısı olmadığını cumhuriyet tarihi boyunca gördük. En son 28 Şubat sürecinde kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan hemcinslerine bu kadınların neler yaptığının canlı şahidi olduk.
Başörtülü gencecik kızlar, bu zihniyetteki kadınlar ve erkeklerin zulümleri yüzünden üniversiteye kayıt yaptıramadı; okuduğu üniversitelerden, memuriyetten atıldı. Başörtülülere hayat zindan edildi.
“İkna odaları”nın(!) mucidi kadın, “Ne güzel zulmettin başörtülülere!” denilerek CHP’den milletvekili yapıldı.
Kendi aralarında yaptıkları toplantılarda başörtüsüne ve başörtülülere ağza alınmayacak ne sözler sarf ettiklerini gördük.
O dönemde bunlarda “kadının özgürlüğü, eğitim hakkı” gibi söylemler görmedik. Tam tersine yapılan zulmü hep az bulup daha çok zulüm edilmesi için canhıraş bir şekilde çalıştılar, daha fazla zulmedilmesi için salya sümük saldırdılar.
Şimdi ellerinden zulmedebilme hakkı, özgürlüğü alındığı için “kadının özgürlüğü” teraneleri söylüyorlar. Yoksa ne hayat tarzlarına müdahale eden ne inançlarına karışan ne eğitim haklarını ellerinden alan var ne de inan/ma/dıkları gibi yaşadıkları için idamla yargılanan bir kadın var.
Ama bunların hepsi, sırf inandığı gibi yaşamak istediği için başörtülülere yaşatıldı. O zaman neredeydiniz? Bizzat zulmedenlerin safında, bizzat zulmedenlerdiniz!.. O yüzden samimiyetsizsiniz, ikiyüzlüsünüz!..
Sizin özgürlükten anladığınız; nefsinize uyup her istediğinizi yapabilmek ve engel olarak gördüğünüz ar namus kavramlarını, maneviyatı, dini inancı, insanların kutsallarını yok etmek!..
Siz değil miydiniz kürtajı bir hak olarak görüp bu cinayeti bile savunma rezilliğine imza atanlar, “Sevişirim, evlenmem; hamile kalırım, doğurmam!..” diye ortalığı velveleye verenler?
Üstad Abdurrahim Karakoç, ne demişti?
“İç votkayı, şarabı; sokaklarda nâra at,
Medeniyet sizlerle yükselmektedir kat kat(!)
Çeşni ruha gıdadır, her gün bir yatakta yat!..
Dışının görünüşü içinin aynasıdır;
Açıl kızım utanma, bu devrin modasıdır.”
Sizin özgürlük anlayışınız bu işte!..