Evet zor bir zamana düştük. Kötülüğün hâkimiyet sahasını sürekli genişlettiği, iyilik zincirinin her gün bir halkasını yitirdiği bir çağa denk geldik. Zalimlik önü alınamaz bir şekilde ilerliyor. Oysa bizim medeniyetimizde yani o güzel insanlar bu coğrafyalardan göçüp gitmeden önce fi tarihinde haklı olanın güçlü olduğu bir düzen vardı. İslam medeniyeti güç dengesine bakmadan her daim haklının yanında durmuştu. Kadı yeri geldiğinde Sultan’a topuz gösterebiliyordu. Bu anlayışla yönetildi bu topraklar yüzyıllarca. Yunus Emre’ler, Mevlana’lar, Şeyh Şaban-ı Veli’ler ve Hacı Bektaş’lar doğurdu medeniyetimiz. Farabi’ler İbn’i Sina’lar ve daha nicesi ilim üretti insanlığa.

***

İslam beldeleri huzur içindeyken batının sokakları kan kokuyordu. Dünyaya medeni kanun ihraç edenler, o yıllarda adaletsizlik dehlizinde yüzüyordu. Biz, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” derken onlar da toplumu güçlülerin yönetmesi doğa kurallarına uygundu. Hak dedikleri şey, zor kullanmaktan doğmuştu. Güçlünün çıkarı, yumruk gücüyle, korunuyordu.

***

Altın çağ geride kaldı. Farkında olamadık. Gaflet uykusuna yattık. Uyandığımızda parçalanmıştık. Batı’nın 5 yüzyıl önce yaşadığı iç kavgaları biz bugün yapıyoruz kendi aramızda. Bizans surlarını darmaduman eden büyük toplarımız iş görmez bu yüzyılda. Para da, silahın iyisi de onlarda. Ve onlar yani batının insanoburları bizim topraklarımıza taşıdılar savaşı. Kendi kutsal! kanları dökülmesin diye yerli gavurlar bulup vekalet savaşları veriyorlar. Harp kimin toprağında geçiyorsa hep o kaybediyor. Demokrasi getireceğiz diye gelenler yüzyıllık çatışmaların değirmenine su taşıyor. Her gün onlarca insan ölüyor. Alıştık artık sayı az olursa umursamıyoruz. Oysa bir hayat bu kadar kolay mı? İstatistik mi bir can? Bir aile, geride kalanlar..

***

En fazla çocuklara oluyor olan. Gördünüz değil mi İdlib’de zeytin ağacı dibinde donarak can veren hem öksüz hem yetim minik Erva’yı. Haberiniz oldu mu İman Leyla’dan? Gözleri açık fotoğrafları düştü haber sitelerine. Soğuktan titreyen bir çocuğun konuşması yaktı kalbimizi. Ceketin yok mu sorusuna verdiği “Babam öldükten sonra bana kimse ceket almadı” sözleri ok gibi girdi vicdanlara. Bulundu ceket alındı. Peki babasını kim verecek? Kaç varil petrol için, hangi sömürü planları için can veriyor, öksüz ve yetim kalıyor bu çocuklar? Batılı çocuklar neye şımaracağını şaşırmışken bu toprakların çocuklarına savaşı oyun sanmak mı düştü minik Selva gibi..

***

Yok mu Türkiye’den başka “Yeni dünya düzeniniz batsın” diyecek bir devlet? Çinliler aynı anda zıplasa dünya yıkılır da, Müslümanlar, insanoburlara hep bir ağızdan “Sizin ne işiniz var bu topraklarda” dese ne olur? Bu sorulduğunda dünyanın gerçekte kaç ettiğini görecek doğmamış çocukların ölüm planlarını yapanlar. Birleşerek yeneceğiz garbın afakını. Gün gelecek Washington’un, Londra’nın, Moskova’nın, Paris’in, Pekin’in Truva atları yönetemeyecek bizim İstanbul’dan vali atayarak huzur içinde yönettiğimiz toprakları…