Seçim yaklaşırken, partiler seçim sonrasında halka sunacakları vaatlerini, beyannamelerinde açıklıyor. AK Parti ardından da CHP önümüzdeki seçimler için seçmenden hangi gerekçelerle oy istediklerini açıkladı. Şimdi sırada MHP ve HDP var.

AK Parti’nin, bir ideolog kaleminden çıktığı açıkça belli olan, manifesto mahiyetindeki beyannamesi, geçtiğimiz hafta açıklandı evvela. İdeolojik olarak farklı bir kampta durabilirsiniz, hükümeti, AK Parti’yi sevmeyebilirsiniz, hatta varlık nedeninizi bu karşıtlık üzerine kurabilirsiniz, ancak Yeni Türkiye Sözleşmesi, bu ülkenin bugüne kadar görmediği kadar demokrasi ve özgürlük vaadinde bulunuyor. Batı Avrupa demokrasilerini zorluyor, birkaç adım daha ileri gidiyor.

İnsan onurunun korunması, insanı yaşatmak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, aidiyet bilinci, içselleştirici siyaset anlayışı, ötekileştirmeme, ortak tarihdaşlık, eşit vatandaşlık, demokratik ve sivil anayasa, Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmak, insan odaklı kalkınma, çoklukta birlik ilkesi… Bu istikamette hareket edildiğinde ve kavramların içi doldurulduğunda kimsenin bunlara itiraz edeceğini zannetmem. Evet, ‘Çözüm süreci’ yok bu 100 madde arasında. Ancak, bütün bunları söylemek, eşit yurttaşlık, etnik kimlikten arınmış bir siyaset, ötekileştirmemek. Bunlar zaten Çözüm Süreci’yle aşmaya çalıştığımız, yüz yıllık ayıbın özrü ve bunların tamiri değil de nedir.

CHP’nin vaatlerine gelince. Kılıçdaroğlu, seçim beyannamesini ‘Yaşanacak Bir Türkiye’ başlığıyla açıkladı. Paketin, yasal birtakım düzenlemeler içeren kısmının yanında, en çok dikkat çeken kısmı daha çok ekonomik politikalara dayanan vaatlerdi. Emekli, yoksul ve engelli üçlüsü üzerinde duruyordu. 11 milyon emekliye Ramazan ve Kurban bayramında birer maaş ikramiye verilmesi, 17 milyon yoksul vatandaşa aile sigortası yapılması, kamuda çalışan 800 bin taşeron işçinin kadroya alınması, asgari ücretin 1500 TL’ye yükselmesi, engelliye aylık 400-600 TL maaş, yaşlıya 3 ayda bir 900 TL ve yoksula aylık 240 TL destek verilmesi, çiftçiye 1.5 TL’ye mazot satılması, kredi kartı ve tüketici kredisi faizinin yüzde 80’inin silinmesi…

Bunlar kulağa gerçekten çok hoş gelen vaatler. Yerinde, belki daha da fazlasının yapılması gerekiyor. Bu ülke, bu ülkenin insanları daha iyisini hakediyor elbette. İlk açıklandığında düşüncesi sorulan Başbakan Davutoğlu, “CHP aslı yok yaylasından ikram ediyor” demişti. Arkasından da şunu eklemişti: CHP istediği kadar popülist olabilir, çünkü sorumluluk almayacak.

Bu vaatleri karşılamak için nasıl bir bütçenin gerektiğini ise Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ortaya koydu: “Ya sayı saymasını bilmiyorlar ya da hiç ekonomi yönetmediler. Bu vaatlerin maliyetlerini çıkarttık. 2016 için öngördüğümüz bütçe açığı 16 milyar lira. Gelir kaybı ve harcamalar dikkate alındığında bu vaatlerin en az maliyeti 149,5 milyar liradır. En düşük emekli aylığının bin 500 liraya çıkarılması bütçeye 37,5 milyar lira ilave maliyet getirecek. Bu rakam, Türkiye’nin bütçe açığının 2 katından daha fazladır.”