Irak Kürdistan Bölgesi yani Türkiye’deki yaygın kullanılan ismiyle Kuzey Irak’ta Türkiye’yi ilgilendiren çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Gerek seçim gerekse Suriye ile yatıp kalkan Türkiye, yanı başında en önemli müttefiki olan Barzani’ye, İran, diğer Kürt partileriyle bir operasyon yapıyor. Bu operasyonu anlamak için biraz gerilere gidelim.
Bugün, geçmişte yaşanan bir tablonun bir benzeri, yine Irak Kürdistan Yönetimi’nin kapısını çalmak üzere. Yakın zamanda Erbil, Duhok ve Zaho’n’un bir bölge; Süleymaniye, Halepçe ve belki de Kerkük’ün dahil olduğu ikinci bir bölge, şimdilik gerçek olmaktan uzak olsa da her geçen gün daha fazla seslendirilen bir senaryo haline gelmiş durumda ve İran bunun alt yapısını ciddi şekilde hazırlıyor. Barzani bağımsızlıktan bahsederken, bu gidişle yönettiği bölgenin ayrılma ihtimalini de göz ardı etmemek gerekiyor.
Peki, Irak’ın kuzeyinde ne oluyor ve İran sahasını nasıl genişletiyor?
Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani, 2005 yılında halk tarafından, 2009’da ise parlamentodaki milletvekillerinin oylarıyla IKBY Başkanı seçilmişti. Barzani’nin 2013 yılında görev süresi doldu. Ancak IKBY Parlamentosu, Barzani’nin görev süresini 20 Ağustos 2015’e kadar uzattı.
IKBY Meclisi’ndeki en güçlü muhalefet partileri, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Goran ise başkanın yeniden parlamentoda yapılacak oylamayla seçilmesi gerektiğini, yasaya göre Mesut Barzani’nin 3. kez aday olamayacağını söylüyor.
Goran’ın da desteğini alan KYB, 22 Haziran günü Kürdistan Bölge Parlamentosu’na, başkanın parlamentoda seçilmesini öngören bir yasa teklifi sundu. 23 Haziran’da teklifi görüşmek üzere parlamentoda başlayan oturumu, KDP grubu boykot etti. 38 sandalyeye sahip KDP’nin hiçbir milletvekili oturuma katılmadı. KYB, Goran, Kürdistan İslam Birliği ve Kürdistan Komünist Partisi’nden milletvekillerinin katıldığı oturum, 57 kişiyle devam etti; ancak oturum karar alınamadan sona erdi.
Meclis’te ortaya çıkan tablo, KDP karşısındaki partilerin en azından geçici bir blok oluşturduğunu gösterse de asıl dikkat çekici olan şey İran’ın etkisiydi. İran Başkonsolos Yardımcısı’nın oylama sırasında Meclis’te bulunarak KDP karşıtı bloğa siyasi destek vermesi bir anda gündemi değiştirdi. Dikkatler İran’ın IKBY’deki politikalarına odaklandı. Böylece IKBY’deki başkanlık tartışması ve anayasa yapım sürecinin sadece Kürtler arasında bir iktidar mücadelesi değil, İran’ın başrol oynadığı bir stratejik denklemin parçası olduğu görüşü daha da pekişti. Irak Türkmen Değişim Listesi Milletvekili Muhammet İlhanlı’nın da dediği gibi: “İran›ın etkisinde kalan Süleymaniye›deki siyasi güçler, Barzani›nin zayıflamasını istiyor.” İlhanlı, Irak’ta Türkiye’ye yakın tek gücün KDP olduğunu öne sürerek, “Diğerleri İran’ın etkisinde. Bölgeleri IŞİD’in kontrolünde olan Sünnilerin zaten bir gücü kalmadı. Sadece KDP ve Barzani, Türkiye yanlısı. KDP, Türkiye ile iyi ilişkiler kurarak, ticaretin yükselmesini sağladı. İran, bundan rahatsız oldu.”
İran, Barzani’ye bu mesajı verirken 14 Nisan 2015›te PKK yöneticisi Duran Kalkan bir açıklama yaptı: “Güney Kürdistan, merkezi bir siyasi yönetim altında yaşayamaz, bir olamaz… Yani ‘Güney Kürdistan’ı Erbil’den yöneteceğiz, sadece yönetim Erbil’de olacak’ dememek lazım. Şengal, Kerkük, Germiyan, Duhok ve Süleymaniye de kendini yönetmelidir. Böyle olursa Kerkük de Kürdistan›a katılır.” Kalkan’ın bu anlamda ifade ettiği şeyler, aslında İran politikasıyla örtüşen politikaydı.
Şimdi “Cerablus bölgesi, PYD’nin eline geçtiği takdirde Türkiye’nin Suriye içlerine, oradan da Ortadoğu’ya yönelik ticaret hattı kesilmiş olacak” deniyor.
İran’ın Rojova yönetimini ilk tanıyan ülke olduğunu hatırlatarak, can alıcı soruyu soralım:
Darbeci Sisi, Türkiye’nin ticaretini kesmek için anlaşmaları yenilemedi ve o hat ciddi şekilde sıkıntıya girdi ve ciddi ek maliyet getirdi. Şimdi PYD, Suriye’nin kuzeyini kontrol ederse burası da kesilecek ve kala kala iki çıkış kalıyor: Ya Irak Kürdistan Bölgesi ya da İran… Barzani düşürülür ve İran nüfuz sahası, Irak Kürdistan Bölgesi’nde gelişirse Türkiye, tamamıyla köşeye sıkıştırılmış olmuyor mu?