Günümüz dünyasında, bireysel hayatlarımızdan toplumsal yapıya kadar pek çok alanda sorunlarla karşı karşıyayız.
Bu sorunlar, karmaşık ve çok boyutlu olsalar da temelde yatan ortak bir neden bulunmaktadır: İlkesizlik.
Temel değerlerden uzaklaşma, ahlaki çöküş ve kişisel çıkarların ön plana çıkması, toplumları içten içe kemiren bir hastalık hâline gelmiştir.
İnsan olmanın anlamı, sadece biyolojik bir varoluştan ibaret değildir.
İnsanı insan yapan; sahip olduğu ilkeler, değerler ve ahlaki duruştur.
Bu değerler, bireylerin ve toplumların kimliğini şekillendirir; onlara rehberlik eder ve anlamlı bir yaşam sürmelerine olanak tanır.
Ancak ilkelerimizden uzaklaştığımızda, değerlerimizi göz ardı ettiğimizde ve ahlaki kaygıları bir kenara bıraktığımızda, kokuşma ve yozlaşma kaçınılmaz hâle gelir.
Günümüzde özellikle siyaset, ticaret ve sosyal yaşamın birçok alanında, ilkesizliğin ve ahlaki çöküşün örneklerine sıkça rastlıyoruz.
Rakiplerini veya muhaliflerini hedef alan saldırılar, gerçekleri çarpıtarak sunma çabaları, kişisel çıkarlar uğruna yapılan entrikalar, bu kokuşmanın sadece birkaç örneğidir.
Oysa insan olarak hatta düşmanlarımız karşısında bile ahlaki bir duruş sergilemek, tutarlı ve insani bir tavır takınmak en temel görevimizdir.
Aksi takdirde diğer canlılardan bizi ayıran temel özelliğimiz olan insanlığımızı yitirmiş oluruz.
İnsanlığını yitirmiş olanda ise ilke aranmaz.
İlkesizlik sadece bireysel değil, toplumsal bir sorundur.
Toplumun tüm kesimlerini etkileyen bu yozlaşma; güvensizlik, düşmanlık ve kutuplaşma gibi ciddi sorunlara yol açar.
Bu nedenle ilkeli davranmanın ve ahlaki değerlere bağlı kalmanın önemi, bireysel yaşamlarımızın ötesinde, toplumun genel sağlığı ve refahı için de hayati bir öneme sahiptir.
İlkelerimize ve değerlerimize sahip çıkmak sadece kendimiz için değil, gelecek nesiller için de bir sorumluluktur.
Onlara bırakacağımız en değerli miras; dürüstlük, adalet, saygı ve hoşgörü gibi evrensel değerlere dayanan bir toplumdur.
Bu değerleri koruyarak ve gelecek nesillere aktararak daha iyi bir dünya inşa etmenin ilk adımını atabiliriz.
Kısa vadeli kazançlar uğruna ilkelerimizden ve değerlerimizden taviz vermek, uzun vadede telafisi mümkün olmayan kayıplara yol açar.
Onurumuzu, güvenilirliğimizi ve erdemimizi yitirdiğimizde elde ettiğimiz kazançların hiçbir anlamı kalmaz.
Bu sebeple her ne yapıyorsak yapalım; ilkeli ve ahlaki bir duruş sergilemek, insanlığımızı korumanın ve daha iyi bir gelecek inşa etmenin temel şartıdır.