Allah onları korusun…

Ömürlerini bereketli kılsın…

Kimleri mi?

Elbette vatan için canını esirgemeyenleri…

Başkalarının çocukları babalarıyla büyüsün diye kendi çocuklarını babasız bırakan Mehmetçiklerimizi…

Ramazan Bayramı öncesi iki komutanımızla sohbet etme imkânım oldu.

Konu bir şekilde 15 Temmuz’a geldi.

Cevabını bulamadığım soruyu kendilerine sordum;

“Komutanım 15 Temmuz’da üst kademe dediklerimiz tamam, peki er olarak askerliğini yapanlar nasıl, hangi duygu, hangi psikoloji ile kendi vatandaşına,

Yani bir anlamda kendi babasına, annesine, ablasına, kardeşine kurşun sıktılar.

Başlarında bulunan hainin ateş emrine uydular?”

Komutanlarımızdan biri şu ifadeleri kullandı: “Hüseyin Bey bunca yılımızı verdik mesleğimize. Bizde emir komuta önemlidir ve emir sorgulanmaz. Amma velakin bu sorgulanmayan emir içinde kendi vatandaşına kurşun sıkmak, ateş etmek emri yoktur.Bize böyle bir şey öğretilmedi, öğretilmez, o nedenle bu emir verenleri TSK mensubu bünyesinde şerefiyle görevini yapan kahraman rütbeliler ile aynı kefede düşünmek yanlış olur. O nedenle, bunları anlamak mümkün değil. Çünkü aidiyetleri farklı. Eğer mensubiyetleri şanlı TSK’ya ait olsaydı o emri veremezlerdi. Er diye tanımladığımız askerlerin neden bu emre uyduklarını anlamakta mümkün değil…”

Diğer komutanımız: (Beden dili aslında birazdan söyleyeceklerinden çok daha fazlasını anlatıyordu. Gergin, içinde kopan fırtınayı yumuşatarak dil süzgecinden dökeceği belli oluyordu.)

“Anlayamıyorum arkadaş, bize böyle bir şey öğretilmedi, öğretilemez bu mümkün değil. Ben kabullenemiyorum kendi vatandaşına kurşun sıkan insanların tutumunu. Ya Hüseyin Bey, terörist bile merhamet dilediğinde yasal çerçeve içinde merhametimizi esirgemeyen bir ordunun mensubuyuz biz. Ne demek kendi vatandaşına kurşun sıkmak! Bunu anlamak, anlamaya çalışmak mümkün değil.”

Zaten bu konuşma öncesi aynı komutanlarımıza “Sizlerin canını kastederek, vatanın bölünmez bütünlüğünü hedef alan teröristlerin yaralandığında devletin helikopterle onu hastaneye taşımasını anlamak biraz zor geliyor bana” demiştim.

O zaman bu vatanın kahraman evladı iki komutan bu düşünceme karşı çıkarak şunu dedi:  “Hüseyin Bey, yaralandığı itibarıyla sizin düşmanınız değildir. O artık sizin esirinizdir.

Ne dinimiz ne de devletimizin yasaları onun orada terk edilmesine izin verir. Siz şimdi böyle düşünüyorsunuz lakin, bu üniformayı taşıyan siz olsanız o zaman siz de bizim gibi düşünürdünüz. Terörist bile olsa yaralandığı an artık size emanettir o. Artık o aşamadan sonra devletimizin merhameti ve anayasamızın kuralları güvencesindedir.”

Sonuç olarak; sıktığı kurşunla canına kasteden teröristin bile yaralanması durumunda merhametini esirgemeyen güzide ordumuzun mensupları böyle düşünürken, ilk komutanımızın cümleleri 15 Temmuz’da bizlere kurşun sıkanların aidiyetleri hakkında gerekli bilgiyi veriyor.

Çünkü aidiyetleri farklı. Eğer mensubiyetleri şanlı TSK’ya ait olsaydı o emri veremezlerdi.

Kahraman bu iki komutanımızın şahsında, tüm TSK mensuplarımıza şükranlarımızla.

Kalın sağlıcakla…