İslam coğrafyasına savaş açmış haçlı zihniyetinin dilini öğrenmek bu saatten sonra gençlerimize ne kazandıracak?

 Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın, “Beşinci sınıflarda, hazırlık mahiyetini kazanır şekilde İngilizce’nin ağırlık seviyesini arttıracağız.” açıklaması yeni neslin eğitimi üzerine kafa yoranlarla birlikte beni de ziyadesiyle şaşkınlığa uğrattı.

Dünyanın ekseni doğuya doğru kayarken, “Kaynak millettir” diyerek yola çıktıklarını ve millete her alanda hizmetler götürdüklerini söyleyen Yılmaz’ın ilkokul beşinci sınıflarında İngilizcenin ağırlık seviyesini arttıracaklarını söylemesini alıp nereye koyacağız.

Evet, dünyanın ekseni doğuya doğru kayarken, bugün din ve dil kardeşlerimizle bağlarımız her zamankinden daha güçlü hale getirilmişken, Amerika içine düştüğü ekonomik krizden kurtulmak için dünyanın her yerinde ve özellikle İslam topraklarındaki yeraltı kaynaklarına çökebilmek için, ülkemiz de dahil olmak üzere çeşitli çap ve ağırlıkta darbe planları yaparken, İngiltere AB’den çıkmak için referanduma giderek Avrupa Birliği’nin temelini dinamitlerken neyin İngilizcesiymiş bu!

Türkiye’nin inatçı ve ısrarlı bir şekilde Avrupa ve Amerika’ya gönülden ve göbekten bağlı kalmaya devam edeceğinin ahdi midir yoksa ilkokul beşinci sınıflarda İngilizcenin ağırlıklı olarak okutulması?

Başımıza ne geldiyse hep bu sebeple, yani vahşi Batı’yı ‘Muasır medeniyetler seviyesi’ olarak işaretlemiş olmamızdan dolayı gelmemiş miydi?

Bütün bir İslam coğrafyasına, ezeli ve ebedi bir şekilde savaş açmış, taş üstünde taş, baş üstünde baş koymamış haçlı zihniyetinin dilini öğrenmek bu saatten sonra gençlerimize ne kazandıracak?

Cumhurbaşkanı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından bizzat desteklenen Osmanlıca, belki Arapça, Farsça, Rusça ve hatta belki de Çince bile anlaşılabilir dururken yeryüzünde sömürüyle birlikte anılan ve Türkiye’yi müstemleke haline getirmiş ve getirecek olan İngilizceyi çocuklarımıza öğretecek olmamızı anlayabilmek mümkün değil.

Öte yandan memleketimizde İngilizce’yi çocuk yaşlarda dahi öğrenebilmenin bütün imkânları varken neden Milli Eğitim Bakanlığı bu uygulamayı, bir zaruretmiş gibi dayatacak, o da ayrı bir muamma!

Elbette kimin hangi dili öğreneceğine müdahale hakkımız yok.

Kürtçe de dahil olmak üzere isteyen istediği dili pekala öğrensin.

Fakat tam da 15 Temmuz darbe girişiminde batının parmak izlerinin ortaya çıktığı zamanda, İlkokul beşinci sınıflardan başlamak üzere İngilizcenin ağırlıklı ve zorunlu olarak öğretilecek olması kafaları karıştırıyor.

Ha, bunu diğer dillerle birlikte seçmeli hale getirirsin aileler istedikleri dilin, çocukları tarafından öğrenilmesini tasdik eder, mesele böylece hallolmuş olur.

İmam Hatip okullarının ağırlıklı olarak desteklendiği bir zamanda müstemlekecilerin diline kıymet vermek bizi kaç yıl geri götürecek bunu hesaplayabiliyor muyuz?

Yoksa bilmediğimiz bir şeyler mi oluyor, yeniden eski Türkiye alışkanlıklarına mı dönüyoruz?

Madem öyle zaten doğru düzgün konuşamıyor ve öğretemiyoruz, bence Türkçe’yi tamamen bırakalım.

İngilizce eğitimini ilkokul beşten itibaren değil, anaokullarından başlatalım.

Daha kesin ve keskin çözüm değil mi?