İktidar müessesi, yönettiği aygıtın her yönüyle hakimi olmak durumundadır. Kamu hizmeti gören resmi ve özel kuruluşlar, görev tanımlarında yer alan faaliyetleri yürütmekle ve makul talepleri karşılamakla yükümlüdür.
İletişim araçlarının gelişmesiyle ve her bireyin elindeki kamerasıyla, kullandığı sosyal medya hesaplarıyla sürece doğrudan etki ettiği süreçler yaşanmaktadır. Devlet ya da iktidar artık hükmeden değil görevini yapsa bile insanların itirazlarıyla karşılaşmaktadır.
2006 yılında MEB bünyesinde görev yapan öğretmenlere uzman ve başöğretmen olma hakkı verildi ve sınav yapıldı. O denemde hiç kimse bu sınav nereden çıktı demedi ve herkes hakkına düşenle yetinmek zorunda kaldı.
Ancak son günlerde 16 yıldır yapılmayan kariyer basamakları sınavı ile ilgili MEB’in ve iktidarın çok önemli kamuoyu baskısıyla karşı karşıya kaldığı görülmektedir.
Esasında öğretmenlik kariyer sistemi çok olumlu bir uygulama fakat süreç yönetimi çok da iyi götürülmüyor. Uzman öğretmen olacak yaklaşık 600 bin öğretmenin maaşında aylık 2000 TL gibi bir artış olacak fakat öğretmenler işin bu boyutuyla değil video ve sınav boyutuyla iktidarı değişiklik yapmaya zorluyor.
3600 Ek Gösterge Kanunu çıktı ve insanlarda yine çok büyük sevinç ifadelerine rastlanmadı. Hâlbuki 3600 Ek Gösterge Kanunu memurların çeyrek asırlık rüyasıydı. İktidar bu icraatın keyfini süremedi.
Üniversite öğrencilerinin kredi borçlarıyla ilgili düzenleme çok yerinde bir tasarruf. Kamuoyunda tartışma nasıl yaşandı. “Bu uygulamayı muhalefet lideri söyledi ve iktidar adım atmak zorunda kaldı.”
Belki de gerçekten hükümetin çok önemli kararları ve müjdeleri içerideki fareler marifetiyle muhalefete iletiliyor, muhalefet de durumdan vazife çıkararak ön alma hamleleri yapıyor. Gerçekten böyle bir durum varsa dış politikada şaha kalkan iktidarın iç politikadaki zayıf durumunu gözler önüne seriyor.
Son yıllarda çok önemli çalışmalara imza atıldı. İyiye iyi dememekte ısrar eden bir kesim var piyasada. İyiyi anlatamayan ve hareketin liderinin gölgesinde kahramanlık yapan görevliler de piyasanın en itibarlı kişileri.
Süleyman Demirel rahmetli 3600’ü çıkarsaydı, kredi borçlarının faizini silseydi, öğretmenlere yeni mali destekler getirseydi en az 3 seçim kazanırdı bu sayılan icraatlarla. Eski Türkiye de yok artık eski vatandaş da. Bu anlamda Bakanlar, Bakanlık çalışanları, politika belirleyiciler paydaşları olan STK’ları karar aşamasından itibaren sürecin içine katmalıdır.
Hem iş yapan hem de sürekli eleştirilen insanların ve partilerin süreçle ilgili durum analizi yapmaları şart. İyi zaten olacaktı diyerek takdir etmeyen, tüm kötülükleri de yönetim kademesine kesen, algı oluşturmada çok başarılı, sadece eleştiren, sen ne yaptın, dendiğinde ortamdan sıvışan ekran silahşorlarına karşı çalışmalar yapılmalıdır.
KPSS sınavları yapıldı. Gençlerin gönlüne giden yol meslekten geçiyor. Artık belediyeler, kooperatifler dahil tüm işçi ve memur alımları sadece KPSS puanıyla alınmalı. Mülakatlar gönlü kırıkların sayısını artırıyor.