“Allah indirdiği her hastalığın muhakkak şifasını da vermiştir.” Hz. Muhammed (sas)

Kelamların en güzeli Allah’ın kelamı, selamların en güzeli ise Allah’ın Selam’ıdır. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, onun selamı üzerinize, üzerimize olsun.

Birkaç ay önce Çin’in Wuhan kentinde başlayarak kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan koranavirüs (Kovid-19) salgını her geçen gün insanlığı tehdit etmeye devam ediyor. Dünyanın birçok yerinde tıpkı geçmişte örneklerini gördüğümüz gibi birçok devlet bu salgın hastalığı önemsemedi ve şu anda sonuçları ile mücadele edemeyecek duruma geldi. İtalya, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere gibi devletler virüsün başlangıcında üzerlerine düşeni yapmadıkları için her geçen gün içinden çıkılmaz bir sürece doğru ilerliyorlar. Her zaman söylediğimiz gibi bu süreçte te tarihten ders almamanın verdiği sıkıntılarla maalesef bir kez daha karşı karşıya kaldık. Bu virüs her ne kadar ülkemizi de etkisi altına almaya çalışsa da Allah’a hamdolsun bilinçli yöneticilerin aldığı tedbirler ve ülke olarak vereceğimiz topyekûn bir mücadele ile bu süreçten de en hafif zararla çıkacağımıza inanıyorum. Bunun için özellikle Sağlık Bakanlığımızın ve yetkili mercilerin aldığı tedbirlere uymak vatandaş olarak bizim başlıca görevimiz olmalı. Özellikle insandan insana çok kolay geçen bu salgına karşı en önemli vazifemiz mecbur kalmadıkça evden dışarıya çıkmamak olmalı.

Yukarıda da belirttiğim gibi her ne kadar farkında olmasak da bu süreç bize bir kez daha geçmişten ders almayı öğretmiş olacak.  Yani “Tarih” ilminin sadece ezbere dayalı olarak öğrenilmesinin yanlışlığını kadar geçmişte yaşayan toplumların hatalarını ve doğrularını sebepleri ve sonuçları ile öğrenme gereksinimini açıkça ortaya koymuştur.

Bu süreçte belki de en çok merak edilen sorulardan biri “Tıp Biliminin bu kadar gelişmediği zamanlarda insanlar salgın hastalıklara karşı neler yapmışlar?”

Dünyayı kasıp kavuran salgın hastalıklar

 

Bilinen en yaygın salgın hastalık vebadır. İnsanlık tarihi boyunca bilinen ilk veba salgınına M.Ö. 1650 yılında Mısır da rastlıyoruz. Bundan sonra dünya birçok kez salgın hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır.

541-542 Justinyen Veba Salgını 

Hakkında Mısır’dan geldi gibi söylentiler olsa da son yapılan araştırmalar denize atılan at ölülerinden kaynaklı bir salgın olduğunu bizlere göstermektedir. Hastalık kısa süre de Doğu Roma İmparatorluğunu imparator dâhil esir almıştı. Doğu Roma topraklarına giren veba, FilistinSuriye ve Anadolu topraklarına kadar uzanmıştı. Konstantinopolis de etkilenmiş ve hastalık her yerde görülmeye başlamıştı. Bu salgın yayılmaya başladığı anda İmparator Justinyen hemen önlemler almaya başladı. İlk olarak şehre giriş çıkışları yasaklayarak karantina uygulamaya başladı. Ancak hiçbir şey bu salgının önüne geçemiyordu. Başta Konstantinopolis olmak üzere dünyanın birçok bölgesini etkisi altına alan bu salgın başlangıçta 25 milyon insanın ölümüne neden olmuş etkili olduğu 200 yıl içinde bazı kaynaklara göre 100 milyon insanın hayatını kaybetmesi ile sonuçlanmıştı.

1346 -1350 Kara Veba

 

 Rivayet odur ki; 1346’da Kırım bölgesinde Tatarlar, Cenevizlilerin bulunduğu Kefe’yi kuşattılar. Salgın birliklerini perişan edip askerler arasında önüne geçilmez bir hal alınca Cenevizlileri cezalandırmak için vebadan ölen insanların cesetlerini mancınıklarla şehre fırlattılar. Cenevizliler, cesetleri hemen denize atsalar da hastalık şehirdekilere bulaşmıştı. Tatarların yeni bir saldırısı olur diye Cenevizliler’in bir kısmı gemilere binerek denizlere açılıp, uğradıkları limanlara hastalığı da götürdüler.  Böylece kısa zamanda salgın tüm dünyayı etkisi altına alan bir pandemiye dönüştü. Avrupa adeta salgından kırılıyor insanlar bu salgının nedenini arıyordu. Kısa süre sonra vebanın nedeni bulunmuştu!

Yahudiler!!!

 

Bunun üzerine tüm Avrupa’da Yahudilere karşı saldırılar başladı. İnsanlar, Yahudilerin ortadan kaldırılmasıyla vebanın biteceğine inanıyorlardı. 1348 yılında ilk katliamlar Güney Fransa’da başladı. Narbonne ve Carcasone’deki Yahudilerin tamamı öldürüldü. Avrupa’nın çeşitli yerlerinde Ahşap evlere doldurulan Yahudiler ateşe verildi. Bavyera ve Erfurt’ta 15 bin Yahudi öldürüldü, Strasburg’da 2 bin Yahudi diri diri yakıldı. Avrupa’nın her yerinde büyük bir Yahudi katliamı yaşanıyordu. Bazı yerlerde Yahudiler, cellatların eline geçmemek için kendilerini yakıyorlardı. Çünkü bazı bölgelerde kazığa geçiriliyorlar ya da fıçıların içine balık istifi yapılıp nehirlere atılıyorlardı.

Konumuzun dışına çıkmış olacak ama konu buraya kadar gelmişken söylemeden geçemeyeceğim. İşte bugün Filistin’de Müslümanları katleden Yahudilere (Siyonistlere) bu büyük katliam döneminde sadece Osmanlı Devleti sahip çıkmıştı!

1804-1903 yılları arasında bugün coronovirüs salgınından dolayı ismini sıkça duyduğumuz Çin’den başlayın Hon Kong’dan tüm dünyaya yayılarak 10 milyon insanın ölümüne sebep olan Modern Veba,…1889 1890 Rus Gribinden bir yıl içinde 1 milyondan fazla insan hayatını kaybetti…1918 – 1920 yılları arasında etkili olan ve o dönemki dünya nüfusunun %5’ine tekabül eden 20 milyon insanın ölümüne sebep olan İspanyol gribi…1957 Asya’da ortaya çıkıp kısa sürede pandemiye dönüşen ve 10 yıl sonra ancak etkisini kaybeden Asya Gribi ile 116 bini ABD de olmak üzere 2 milyon’a yakın insan öldü…1960 yılında başlayıp günümüzde de hala can almaya devam eden ve 2019 verilerine göre 32 milyon insanın ölümüne neden olan HIV/AIDS virüsü,1968 1969 Hong Hong gribi ile tıpkı bu gripten 80 yıl önce ortaya çıkan Rus Gribinde olduğu gibi bir yıl içinde 1 milyondan fazla kişi hayatını kaybetti.

Bu ve bunun gibi sayamadığımız birçok salgına karşı dünya üzerinde gerek Avrupa’da gerekse İslam toplumlarında çeşitli tedavi yöntemleri uygulanmıştı. Mesela Hıristiyanlıktan önce daha eski zamanlarda insanlar salgınlardan kurtulmak için tanrı heykelleri yapardı.

Hristiyanlıkla birlikte dini simgeler biraz daha ön plana çıktı. Papazlar özellikle dünyanın sonu, kıyamet, mahşerin anlatıldığı İncil kitabının vahiy bölümünün 6. Bab’ının ilk 8 bölümünü okur ve dua ederlerdi.

Bu dönemde kendilerini kamçı ve zincirlerle döven Haç Kardeşliği de denilen Kamçıcılar tarikatı ortaya çıkmıştı. Bunlar kendilerinin bu şekilde günahlardan arındığını ve bu şekilde vebayı durdurarak ve dünyanın zarar görmesini engelleyecek kutsal bir görevleri olduğuna inanırlardı.  Bunların hepsinin yanında Avrupa “qarantaqiorni” bizim tabirimizle karantina uyguluyordu. 40 günlük bu karantina Hz. İsa’nın tabiatta geçirdiği 40 günden esinlenerek 40 gün olarak uygulanıyordu. Ayrıca salgından kurtulmak adına insanların toplu olarak yaptığı işler de yasaklanıyordu.

İbn-i Sina’nın tavsiyeleri

 

Doğu’da “Hekimlerin Piri ve Hükümdarı”, Batı’da ise “Avicenna” olarak tanınan İbn-i Sina “El Kanun Fit Tıb” kitabında birçok hastalığa karşı çözüm önerileri sunmuştur.

İşte İbn-i Sina’nın insandan insana bulaşan bu salgın hastalıklara karşı çözüm önerileri;

SİRKE ile temizlik yapın. Ellerinizi, bulaşıklarınızı ve kıyafetlerinizi mutlaka sirke ile yıkayın.Birlikte dolaşmayın. Beş on kişi bir araya gelerek kalabalıklar oluşturmayın.Pazarları terk edin.Paraları bırakın.Toplu halde ibadet etmeyinSalgından korkmayın, hastalıktan sakının, hastalarınızı terk etmeyin.Evinizde oturun ve NEŞELİ olun. Hastalık neşeden kaçar.

İslam ne diyor?

 

Geçmiş yüzyıllara baktığımızda bugünkü bilimin temelinin bundan yüzyıllar önce doğunun saraylarında, rasathanelerinde ve medreselerinde atıldığını görüyoruz.  Çünkü İslam her zaman helal dairede bilimsel çalışmaları desteklemiş ve bilimin önünü açmıştır. Bu kapsamda birçok önemli buluş Müslüman bilim adamları tarafından icad edilmiştir. İşte bu icat ve buluşlar kâinatın düzeni ve işleyişi yani “Sünnetullah” denilen ilahi kanunlara göre ortaya koyulmuşlardır. Bu ilahi kanunlar içinde hastalık insanların her zaman karşılaştığı bir durum olduğundan bundan kurtulmak için zaman içerisinde birçok çözüm yolu ortaya koyulmuştur.

Peygamberler de insan sağlığına önem vermiş ve insan hayatını tehdit eden bulaşıcı hastalıklarla kendi dönemlerinin şartlarına göre mücadele etmişlerdir.  Nitekim bu durumla ilgili Hz. Muhammed Mustafa (sas) şöyle buyurmuştur. “ Allah Teâlâ Hz.leri hastalığı da ilacı da indirmiştir. Ve her hastalığa bir ilaç var etmiştir. Öyleyse tedavi olun. Ancak haram olan şeyle tedavi olmayın”

“Sirke ne güzel bir katıktır”

İbn-i Sina’nın tüm tavsiyeleri aynı zamanda efendimizin Hadis-i Şeriflerinde de karşımıza çıkıyor. Misal Sirke ile alakalı Efendimiz (sas “Sirke ne güzel bir katıktır. Allah’ım! Sirkeyi bereketlendir. Zira sirke benden önceki peygamberlerin de katığı idi. İçinde sirke bulunan ev, katık sıkıntısı çekmez.” Buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (sas) bu konuda en önemli tavsiyesi ise; “Şayet bir yerde veba (bulaşıcı hastalık) olduğunu işitirseniz oraya gitmeyin. Sizin bulunduğunuz yerde meydana gelmiş ise oradan da ayrılıp çıkmayın.” şeklindedir.

Bu doğrultuda tarih boyunca pek çok hastalık Allah’ın yardımı ve insanların gayretleri ile tedavi edilmiştir.  Bugün dünyayı tehdit eden covid-19 un tedavisi de aynı şekilde inşallah şifa bulacaktır.