MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dünkü Meclis grup toplantısında “Biz AB’ye muhtaç olmadığımız gibi Şanghay meraklısı da değiliz. Türk’üz, Türkçüyüz, Turan’ın sevda ve hedefindeyiz. Ne AB ne Şanghay İşbirliği. Biz diyoruz ki Türk Birliği” diye konuştu.
Aklıma Müslüman coğrafyası geldi. Çocukların katledildiği, bombaların her gün üzerlerine yağdığı acıların kol gezdiği coğrafya… Çocuklarını yaşatmak adına evini barkını terk edip, çocukları ile denizlerde boğulan Müslümanlar.
Evet, İslamâlemi dağınık ve paramparça. Bu durumda olunmasının en büyük nedenlerinden biri Ortadoğu’da kurulmuş olan casusluk teşkilatlarının aktif çalışmasıdır. Lavrens bunun bir örneğidir. FETÖ bunun günümüzdeki ayrı bir örneğidir. Fitne, fesat, bölme, parçalama. Sonuç ortada…
Müslümanlar arasında casusluk faaliyetleri ile fitne, fesat, ayrımcılık sokan Avrupa kendi ekonomik, sosyal, güvenlik ve yargı birliğini kurdu. Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın 1996 yılında oluşturdukları Şanghay yapılanması ile karşı güç oluşturdular.
Peki Müslümanlar hâlâ neyi bekliyor? Neden birbirleri ile kavgalı? Neden Müslüman, Müslümanı vuruyor?Ümmet başsız ve dağınık olmak zorunda kalmaya devam edecek mi?
Bahçeli ‘Türk Birliği’ dedi. Ben daha geniş bakıyorum ve “İslam Birliği” hayali kuruyorum. Ortak para birimi, aralarında vizesiz seyahat, ticaret, güvenlik ve yargının yer aldığı bir İslam Birliği… Malımız da, mülkümüz de, canlarımız da Allah’ın değil mi? Öyle ise neyi bölüşemiyoruz? Neden oyunlara geliyoruz?
İngiliz’in oyunu!..
Rahmetli Aytunç Altındal zamanında yaptığı açıklamalarda hilafetin kaldırılmasını İngilizler’in istediğini, bunun için kurdurduğu gizli cemiyetlerin önemli çalışmalar yaptığını söylüyor ve ekliyor:
“Ortadoğu’da casusluk faaliyetleri 1810 tarihinde başladı. Aristokrat ailenin kızı LadyHester ve TeodorLaskaris gibi isimlerin o dönemin casusları. LadyHester bu faaliyetleri erkek kıyafeti ile yürüttü. Şam ve Beyrut arasındaki bölgede çalışmalar yaptılar. AmaçlarıEmeviler’i, Dürziler’i, Aleviler’i, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı kışkırtmaktı.”
Bu kesimlerin bize düşmanlıkları hala devam ediyor dikkat edin! İngiliz’in attığı tohum dallı budaklı ağaç oldu.
Bu belgeler bizde yok ama İngiliz istihbarat arşivlerinde mevcut. İngiliz istihbarat örgütü MI6 Mustafa Kemal ile ilgili şu raporu vermişti: “Moskova’nın etkisini dışarıda bırakmak için ‘Müslüman Federasyonu’ kurmakta çok daha istekli Mustafa kemal” …
Müslüman kendi halifesini dahi belirleyemiyor. Hilafet projeleri hakkında çok yazılar var. Prof. Dr. Metin Hülagü’nün‘İslam Birliği ve Mustafa Kemal’kitabında Mustafa Kemal’in, Osmanlı Genelkurmayı’nın emriyle, Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Faysal’la yaptığı anlaşmaya atıfta bulunuyor. Emir Faysal ve Mustafa Kemal’in imzaladığı bu belgeye göre, Türkler ve Araplar iş birliği yapacak, İngilizler ve Fransızlar Müslüman coğrafyadan kovulacak ve nihayetinde Araplar kendi bağımsız devletlerini kuracaklardı. Osmanlı Halifesinin “Müslümanların Emiri” sıfatı devam edecek, bu bağımsız Arap devleti, Osmanlı Halifesi ’ne bağlı ve sadık kalacaktı.
Olmadı… Mustafa Kemal, 1922 yılında mecliste ‘saltanat ve hilafet’ konulu konuşmasında hilafete değil saltanata karşı olduğunu söyledi. Kutsal emanetler hilafet bayrağının olduğu yerde toplanır. Bu nedenle kutsal emanetler hala bizde. Topkapı Sarayı’nda…
Stratejist Ertan Özyiğit, Aytunç Altındal’ın fikirlerini, kaynaklarını sürdüren davasının adamı. Ona hilafeti sordum ve yeni bir stratejiyi ortaya attı.
Bunu sizinle paylaşmasam olmazdı. Bakın Ertan Özyiğit dünyanın Türkiye üzerindeki yeni stratejisini nasıl okudu:
“Türkiye’ye bir rol biçildi. 15 Temmuz darbe ve işgal kalkışması, sonrasında ABD’de Tramp’ın seçilmesi ile birlikte bu rol kesinleşmiş oldu.
Çin’in Batı’ya geçmesini engelleyecek set Türkiye’dir. Petrolün bitmesi ile birlikte enerji boyut değiştirdi. Yakın gelecekte petrole ihtiyaç olmadığında tek geçim kaynakları petrol olan ülkeleri himaye edecek bir ülkeye ihtiyaç duyulacak. Irak, Suriye, Filistin, Ürdün, Türkiye’nin hamiliğine girecek. 3 milyon muhacirin bizimle olması ile bu fiilen gerçekleşti.
İsrail’in kurulmasındaki asıl hedef, petrol zengini bölgedeki Müslüman devletlerin güçlerini kırmak ve savaşlarla kaotik ortamda tutmaktı. Savaştan başlarını kaldırılmayacağı bir yapıya ihtiyaç duydukları için İsrail’i kurdurdular.
Petrolün bitmesi ile bölgede İsrail’ede hami olabilecek ülkeye ihtiyaç duyulacağı göz önüne alınıyor ve bu ülkenin de Türkiye olacağını öngörüyorlar. Kıbrıs, Yunanistan, Makedonya ve kırım da bu yapının ekonomik birliğin içinde olacak. İslam devletlerini parçalayarak yönetemediklerini gördüler. ‘İslam Birliği’ni Türkiye yönetiminde olması noktasına geldiler. Çünkü artık terör kendilerine de bulaşmaya başladı. Kendi gelecekleri için de Türkiye yönetiminde bir ‘İslam Birliği’ni öngörüyorlar. Osmanlı onlar için yeniden rol model oldu.”
Mesele ‘Halife’ değil, hilafettir… Hilafet Bayrağı, Müslüman coğrafyasında akan kanın durması, dünya barışı için son derece önemlidir. ‘İslam Birliği’nin başkenti İstanbul, Türkiye’nin başkenti ise Ankara… Benim hayalim de budur Sayın Bahçeli…