Evvela şunu kabul etmek lazım. Biz Müslüman’ız, Bediüzzaman’ın dediği gibi: “Ruhbanları taklit için ‘burhan’ı terk etmiyoruz.” Dolayısıyla, burhandan muradımız; kitap, sünnet, icma ve kıyastır. Herkesin her dediğini kabul etmek olmaz. İlla bu süzgeçten geçmesi lazım.
Şimdi, Üstad Bediüzzaman Hazretlerine atfedilen bir iddia vardı. Hicri 1545 yılında, güya Üstad Bediüzzaman Hazretleri, kıyametin kopacağını haber vermiş. Hâlbuki Lokman Suresi’nde de belirtildiği gibi kıyamet, “mugayyebât-ı hamse”dendir. Yani beş gaybî meseledendir ki kıyametin vakti ve saati Allah’ın nezdindedir.
Dolayısıyla bunun aksini ispat, ancak delil ile mümkündür ki bu da mümkün olmayan bir konu. Çünkü Kur’an’da sarih bir şekilde beyan edilmiştir. Bununla birlikte, Peygamber Aleyhisselatü Vesselam, “Dünyanın tek bir günlük ömrü bile kalmış olsa Allah o günü uzatacak ve din-i İslam’ı bütün yeryüzüne hâkim edecek.” buyuruyor. Ayetlerde gün tabiri, bin sene olarak kabul edilir. Mesela, “Bir de senden acele azap istiyorlar. Hâlbuki Allah asla vaadinden caymaz. Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir.” buyuruyor. Bin sene ifadesi, bin beş yüz seneden sonra, bin seneyi ifade etmektedir. Hatta Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “İmam Ali’nin vefatından sonra, geçen zaman kadar bir zamanı Allah’tan istiyor. Kırk sene ile razı değiliz, en ekal bin sene galebeyi isteriz.” diyor. Allah’ın vaadi bin senedir, Üstad en ekal ifadesinde, dünyanın tek günlük ömrü bile kalmış olsa Allah o günü uzatacak, hadisinden çıkarılıyor. Nitekim hadiste o günü tamamlar demiyor. “Allah o günü uzatacak.” diyor. Demek en az bin beş yüz senelik, İslamiyet’in hâkim ve hâkimiyet devresi olacak.
Mezkûr hadis işareten değil, sarahaten bu konuyu haber veriyor.
Bununla birlikte, şunu da iyi bilmek lazım: Hazreti Ali’nin şehadetinden sonra, ne kadar yeryüzünde Müslümanların devleti kurulmuşsa, bunlar Müslümanların dünya devletidir, din devleti değildir. Mesela Abbasîler, Emevîler, Safavîler, Fatimîler, Eyyûbîler, Selçuklu, Osmanlı, ne kadar devlet varsa bunlar hepsi Müslümanların dünya devletidir.
Fakat Peygamber Aleyhisselatü Vesselam’ın hadiste sarih bir şekilde işaret ettiği ve Üstad Bediüzzaman’ın da konuyu vazıh bir şekilde belirttiği üzere, inşallah İslamiyet, bin beş yüz yıl hükmedecek, kurulacak devlet, kitap ve sünnete dayanacak.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri, istikbalde en gür sadanın, İslam’ın sadası olacağını şöyle bildirmektedir: “Yakînim var ki: İstikbal semâvatı, zemin-i Asya / Bâhem olur teslim, yed-i beyza-yı İslâm’a.” Üstad (ra), şübhe ediyorum demiyor, “Yakînim var” diyor. İstikbal, İslam’ın olduğu gibi Asya kıtası da İslam’a teslim olacaktır. “Zira yemin-i yümn-i îmandır. / Verir emn ü eman ile enâma…” Asya kıtası kurtulduktan sonra bütün insanlar, İslam’ın emri altına girecekler. Üstad (ra), bu hakikati bine yakın ayetlerden istihraç edip söylemiştir.
Bu hakikati anlamak ve aktarmak bizlerin görevi. Kıyamet meselesinde yanlış bilgi yayanlara karşı dikkatli olmalıyız. Kur’an ve Sünnet’in çizdiği yoldan sapmamak, bu süzgeçten geçmeyen iddialara itibar etmemek gerekiyor. İslam’ın gelecekteki hâkimiyetine dair müjdeler, bizlere moral ve motivasyon kaynağı olmalıdır. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin bu konudaki görüşlerini doğru anlamak ve aktarmak bizlere düşen önemli bir vazifedir.
Selam ve dua ile…
Fiemanillah…